Esendere Kültür ve Sanat Derneği

Kanun(-i)-I

10.09.2017
2.165
Kanun(-i)-I

Cinuçen Tanrıkorur’un “Biraz da Müzik” adlı kitabından alıntıdır

Sazlarımızın tanıtımına başladığımız yazıların ilkinde, nefesli sazlarımızın en kutsalı Ney’i, ondan sonraki yazıda da Ney’in muhteşem partner’i  (halk musikimizin ayrılmaz Davul-Zurna ikilisi gibi) Tanbur’u anlatmaya çalışmıştık. Bugün sıra Kanun’da. Malumdur ki şekilleri gösterilip sesleri duyurulabilse (yani bir tür audiovisuel teknik kullanılabilse) saz tanımı amacına daha kolay ulaşır. Ama bizim bu köşeden  sizlere saz sesi ulaştırmak değil, şekillerini fotoğraf veya çizimle verme imkanımız dahi yok. Komplike bir sanat eseri olan müzik aletinin fotoğrafı hemen daima eksik, çizimleri de –sağlam ölçekli ciddi teknik resim verilmemişse- maalesef komik oluyor. Mesela Yılmaz Öztuna’nın Türk Musikisi Ansiklopedisi’ndeki  Bağlama maddesine bakarsanız, cehaletten de öte hakarete varan göz yaşartıcı bir çiziktiriverme rezaletiyle karşılaşırsınız. Bu yüzden, önceki iki sazımız gibi Kanun için de yerimiz ölçüsünde teknik bilgiye ağırlık verişimizi mazur görmenizi diliyoruz.

Kemal Tahir’in, kanun çalanların dahi pek çoğunun bilmediği esprili bir kanun tarifi vardır:
1) Büyük sineklerin delip geçtiği, küçücük sineklerinse takılıp kaldığı bir örümcek ağı;
2)Artaki’nin sazı. Demek ki kanun, birinci anlamıyla, gücü sadece küçük sineklere yeten bir örümcek ağı, ikinci anlamıyla da çağımız başlarının ünlü Ermeni kanunisi Artaki (Candan) Efendinin sazıymış. Şimdi latifeyi  bir yana bırakıp sazın tanımına geçelim.

Birçok kaynakta Kanun’un Farabi veya İbn Hallegan diye birisi tarafından icad edildiğini okumuşsunuzdur. Bu ifadeler insanları sadece yanıltmaya yarayan saf bir bilgisizliğin  eseridir. Adlarının geçtiği en eski kaynaklardan, doğmuş olabilecekleri çağ hakkında  yaklaşık bir fikir edinilebilir. Hepsinin doğum yeri de medeniyetin daha önce geliştiği Asya kıtasıdır. Ama ilk yapıldıkları tarih, karanlık çağlara kadar uzanan müzik aletlerinin icadını şu veya bu müzisyenin adına bağlamak, musiki tarihinden hiç haberi olmamak demektir (meraklıların Curt Sachs’ın “Musiki Aletleri Tarihi” adlı eserine bakmalarını öneririm). Tarihteki büyük isimli müzisyenler mevcut sazlarda ancak  ufak-tefek değişiklikler yapmış olabilirler (Hunlar zamanındaki adı Kopuz olan Ud ‘a Farabi’nin bir tel ilave etmesi, Zeynelabidin adlı bir müzisyenin Ud’u dejenere edip Cümbüş yapması gibi). Uygurların, dizler üzerine yatırılarak çalındığı için YATUK veya YATOGAN dediği Kanun’a bu isim –Kopuz’a El-Oud demiş olan- Araplar tarafından verilmiştir (Yunanca ‘kural’ anlamındaki Kanon’dan).

Batıda önce Epinet, sonra Harpsikord, sonra Org, en sonra da Piyano olarak geliştirilen sabit perdeli tokmaklı sazların prototipi olan Kanunun biri 24’lü, öbürü 26’lı denen  iki boyu vardır ki aralarındaki fark, 26’lının üst (tiz) kısımda iki fazla perde ile genişletilmiş olmasıdır. Mekan değişikliklerinden  akordu en az etkilendiği için (batının piyanosu gibi) musikimizin diyapazon’u (akort aleti) kabul edilmiştir. Herhangi bir marangozun kolayca yapabileceği basit bir kasası vardır. Sonuç itibariyle altı üstü kaplanıp üstüne teller gerilmiş, içinde bölmeleri olan bir dikkenar yamuk tabla. Ama müzik aleti olarak özelliğini ve üstünlüğünü, göğüs ağacı, bölme ve balkonları, derisi, eşiği ve özellikle mandal sistemi gibi incelik ustalık isteyen elamanlarından alır.Sazın önce altı da, üstü de boş olan iskeleti (karkası), sağ üst ve alt köşeleri 90, sol üst köşesi 55, sol alt köşesi (sivri ucu) 35 dereceli bir yamuk olarak üç kenarın sağ yanı 42, uzun alt yanı 100, üst dar kenarı 36 cm boyda (10-12-20 mm en ve hepsi 42 mm yükseklikte) yanlıklarla meydana getirilir. Sazın zamanla eğilmemesi için alt ve üst iskelet yanlıklarında  damarlar üstte olur. 78 cm boyundaki yamuk kısım ise; biri, tellerin gerilmesini sağlayan (akgürgen veya abaozdan) burgu (veya çivi) lerin bulunduğu 78 delikli ıhlamur burgu tahtası ( 6 cm genişlik ve yuvarlak alnı dışta1.5, kavisli olarak birleştiği iç kısmı 4.5 cm kalınlıkta), diğeri, Türk musikisinin koma aralıklarını vermeye yarayan madeni mandalların bulunduğu, üst uçta 3, alt uçta 13 cm genişliğindeki ( gürgen, kelebek veya maundan) mandal tahtası olmak üzere iki parçadan meydana gelir.

Arka (alt) kapak kontrplak  üzerine düz veya istenilen desende kaplamadan (4 mm), üst kapak (göğüs) ise çınar ağacındandır (3 mm). Böylece kanunun bitmiş kalınlığı 49-50 mm olur ve sazın –derisi, eşiğinin gövdesi ve mandalları hariç- her tarafı cilalanır. Aletin sağ tarafında 12-19 cm ölçüsünde oğlak derisiyle kaplı dört  bölüm vardır ki eşik adı verilen kelebek köprünün dört ayağı, aynen klasik Sinan köprülerindeki gibi, pabuç denen dikdörtgen yük yayıcıları vasıtasıyla, tellerin yükünü deriye yükler ( deri patlaması bu yüzden kanunu çalınamaz hale getirebilir). Kelebek eşiğin üst kısmına , basan tellerin ezmemesi için, sert ağaçtan parabolik küçük bir parça ilave edilir.

Belki musikimizin en ağır sazı olduğundan , Kanun’u bu yazıya sığdıramadık.. (21 Ağustos 1999)

 

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.