Esendere Kültür ve Sanat Derneği

Beslenme Üzerine IV

10.09.2017
1.597
Beslenme Üzerine IV

Cinuçen Tanrıkorur’un “Biraz da Müzik” adlı kitabından alıntıdır

ABD’ye tedavi için ilk gittiğimde, çeşitli vesilelerle tanıştığım akupunkturcu ve homeopatların, ‘Batı tıbbı-Doğu tıbbı’ diye terimler kullandıklarını, hastane (muayenehane)-eczane-ameliyathane üçgeni üzerine kurulu olan Batı tıbbını çok fazla tasvip etmediklerini görür, şaşırırdım. Ne demek “western medicine”? Tıbbın batılısı-doğulusu mu olurmuş diye düşünürdüm (hadi müziğin doğulusu-batılısını anladık da!).. Sonra, iki tıp sistemi arasındaki amaç farkını öğrenince, işin önemini anladım. Ülkemizde de uygulanan Batı tıbbının amacı ‘hasta olanı iyileştirmek’ ve bu amaçla birtakım tedavi denemeleri uygulamak (birçoğu ‘ya tutarsa’ diye, tıp ilminin aczinden), Doğu tıbbının amacı ise ‘insanın hasta olmasını önlemek’miş. Bu iki amacın birbirine temelden zıt olduğu apaçık. Onun için iki kampın hekimleri birbirlerini pek fazla sevmiyorlar. Haksız da değiller. İnsanların git gide daha az hastalanır olması, doktorların-eczacıların-özel kliniklerin-bilgisayarlı tomograficilerin-dişçilerin-gözcülerin-ve hele cerrahların hiç işine gelir mi? Günde 50 yerine 2 hasta gelecek olsa, maazallah, bu işyerleri nasıl ekmek yer? Oysa, hele bizimki gibi ülkelerde, hasta sayısının hissedilir derecede azalması doktorları memnun etmese bile, hastanelerimizin ‘insan girebilir’ hale gelmesine kimbilir ne büyük faydası olurdu! Belki de başhekimlerimiz, musluğu bozuk, susuz-kilitsiz-askılıksız-kağıtsız tuvaletlerin pisliğiyle ilgilenecek vakti bile bulabilirlerdi (her ne kadar bu işin de başı eğitimse de)…

Çin kaynaklı doğu tıbbına göre, insanların hastalanmasını önlemenin üç şartı var: 1)Doğru beslenme, 2)Hareket (bedeni sürekli çalıştırma), 3) Düzenli uydu (erken yatıp erken kalkma). Görülüyor ki, yaşama tarzındaki düzen doğru beslenmeyle birleşince, hastalık sebepleri azalabilir. Tersinde bakacak olursak, yanlış beslenme, hareketsizlik ve yeterince dinlenememek, çeşitli hastalıklara yakalanmamızı kolaylaştırıyor. Süt ve süt ürünlerinin bulunmadığı Çin mutfağı, bizim de, Batının da bayıldığı kaşar türü işlenmiş peynirlere de –sümük artırıcı olması bakımından- yer vermez. Şimdi sizlerden gelebilecek itirazları duyuyor gibiyim: ‘Eee? Onu yeme, karaciğeri bozar, bunu yeme, kanser yapar, şunu yeme, sümüğü arttırır! Peki biz ne yiyeceğiz, sadece ot-çöp mü? Ayrıca Amerika’da herkes sağlıklı mı, herkes kurallara uygun mu yiyor?’ . Tabii değil, ama orada doğru beslenmenin ne olduğunu bilenler için (şu anda azınlıkta da olsalar) sonsuz tercih imkanı var. Yüzlerce vejeteryan (et bulunmayan) lokantanın yanı sıra, sadece tabii gübreyle beslenmiş hayvanların eti-sütü-yumurtası ve bunlardan yapılmış yiyeceklerle her türlü tabii sebze-meyve vd. yiyecek maddelerinin satıldığı çok büyük mağazalar zinciri ülkenin her tarafına yayılmış (Yes, Whole Foods, Fresh Fields, Bethesda Coop vs.)

Kamboçyalı rahip Bhante bir gün sohbet sırasında, ‘Hayvanlar –atı, eşeği, katırı, köpeği, deveyi,öküzü düşünün- niçin insanlardan daha kuvvetli ve sağlıklıdır ?’ diye bir soru sormuş ve cevabı yine kendi şöyle vermişti: ‘Çünkü beyaz undan margarinle yapılmış börek-pasta yemezler, kola-fanta, sevınap içmezler de ondan!’ Tabii herkes kahkahadan bayılmıştı. Rousseau’nun, Emile’in şehir hayatında bozulduğunu söylemesi, Dr. Walter’in medenileşme oranında şekilsizleşmiş sosyete barsaklarını göstermesi, en azından beslenmeyi hayvanların insanlardan daha iyi bildiğini göstermiyor mu acaba? Ne dersiniz?

Mesele uzun yaşayacağım diye onu yeme-bunu içme, yarı aç gez meselesi değil (beslenmeden çalışılamaz da, yaşanmaz da). Mesele, 110 yaşında dahi saat gibi çalışan ve hizmet vermeye devam eden Kamboçyalı bilgenin söylediği gibi, NE İLE ve NE MİKTARDA beslendiğimiz meselesidir. Bu sohbet boyunca anlattığım sağlıklı besin maddelerinin Amerika’da vd. gelişmiş ülkelerde temini çok kolay olabilir. Ama bu, Türkiye’de bunların kesinlikle bulunmadığı veya yapılamayacağı anlamına gelme. İşte yine yer bitti, söz bitmedi… Hepimize sağlık ve afiyetler dilerim. (27 Haziran 1998)

 

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.