Suyolcu Zâde Salih Efendi (1804-1862)
Salih Efendi’nin 1804 yılında İstanbul’da doğmuş olabileceği tahmin ediliyor. Hayatı hakkındaki bilgilerimiz çok sınırlıdır. Şurada, burada özellikle “Leteif-i Vak’ayi-i Enderun” adındaki eserde dağınık ve kısa bilgiler bulunuyor. Hamami-zade İsmail Dede’nin çıraklarındandır. Sesinin çok güzel olduğu, iyi ilahi okuduğu Saray’da yapılan bir musiki toplantısında dikkat çekerek 1818’de Enderun’a alındığı anlaşılıyor; “…Alasada ile ilahi okuyan Suyolcu-zade Salih Efendi sena olduğundan hadd-i zatında sesi müessir ve hususiyle okuduğu nutk-i şerif evliyaullah nutku olmasiyle kime olsa tesir etmeğin nutk-i mezbur teberrüken dahil-i daire-i silk-i sutur oldu:
Hazret-i Hakkın habibi sevgili bir danesi
Olduğiyçün oldu alem mihrinin pervanesi
Kenz-i aşkın mahzeni olmuş Sezayi galiba
İstemez asla imaret bu dil-i viranesi
nutk-i can-bahşını dinleyenler mest ve bihuş ve bahasus aşkı olanlar mehabet-i meclisi feramuş edüp ekserisi bila-iradetin medd-i ah ve kimisi lisan-ı hal ile eyvallah dedikleri aşikare şahrah olunca sagir-ü kebir izhar-ı mafizzamir ederek ah şu çocuğu Saray-ı Hümayun’a alaydılar dediklerine Hazret-i Padişah-ı muhalledü’l-ikbal ve mahdum-i mevsum-i pesendide rüsuma saraya alup Seferli Odası’na irsal buyurdular…”
Böylece Endurun’a alınan Salih Efendi, kısa sürede iyi bir hanende olduğunu ispatlayarak 1825’te musahipliğe, sonra saray müezzinliğine getirildi. Bir süre sonra Sultan II.Mahmud’un ünlü musahibi Halet Efendi’ye müezzinlik etti. İki yıl kadar yemeni basmacılığı ile uğraştıktan sonra 1839’da Kılıçali Paşa Camii’ne nakloldu; kaymakamlık yaptı. Devlet hizmetine girişi bu yıllarda başlar. Uzun yıllar Beşiktaş’ın Akçeşme semtinde Akaretler’deki mescidin yakınında bir ev alarak oturdu ve memuriyetten erken ayrıldı.
Salih Efendi 1862 yılında akciğer vereminden öldü; Maçka’da Silahhane civarındaki Şeyh Mezarlığı’na defnedildi. Mezarı, mezarlığın Valide Çeşmesi’ne giden caddeye bakan duvarın dibindeydi. Kitabesinde “Ser Musahib-i Hazret-i Şehr-i yari Suyolcu-zade Salih Efendi’nin ruhu için el-Fatiha” yazılı olan bu mezar, 1958 yılında caddenin genişletilmesi sırasında, İstanbul Sular İdaresi’nce boru döşenmiş ve mezartaşı yok olmuştur. Söylendiğine göre Mevleviyye tarikatına mensub, titiz tabiatlı, kısa boylu, kır sakallı, sözü sohbeti yerinde, zarif bir kimseymiş. Ölümü üzerine söylenmiş olan şu tarih beyti ünlüdür:
‘Ne zaman eylese taksim Suyolcu Salih
Su-be-su akıtır lüle misali çeşmim’
Çağının ünlü bir hanendesi ve musiki ustası olan Salih Efendi’nin bestelerinde geleneksel bestekarlık ilkelerine bağlılık, duygu zenginliği, teknik mükemmellik göze çarpar. Verimli bir bestekar olmamakla birlikte daha çok şarkı formunda ve güzel eserlerdir. Bayati-araban makamından bestelediği “N’eyleyeyim n’icedeyim olamam bir an” ile şevkefza makamından bestelediği “Hemdemim olsun Şehinşaha Safalarla tarab” şarkıları en ünlülerindendir. İki beste ile muhtelif makam ve usullerde on sekiz şarkısı biliniyor.
Çok ilahi bildiğini ve bunları kusursuz bir uslubla okuduğunu şu cümlelerden öğreniyoruz. Sarayda yapılan bir toplantıda, orada bulunan ilahihanların “cümlesine rüçhan-ı zahir ve ilahi okumağa mahir olan çavuşlardan Suyolcu-zade Salih Efendi, (Tahtgah etdi vücudum şehrini sultanı-ı aşk) nutk-i pakini tertemiz okudu…” deniyor.
Dr.M.Nazmi Özalp-Türk Musikisi Tarihi kitabından alınmıştır.
Arazbarbûselik-Zahni dar-i hasretim dağımda yârem dağlarım
Beyâtiaraban-Ey baği edep gel bezme bu şeb
Beyâtiaraban-N’eyleyim nic’edeyim olamam bir ân
Evç-Ey şuh-i cihan sevdi seni can
Gerdâniye-Gitti sevdiçeğim şimdi buradan
Hüzzam-Meyli o şuhun acep ağyâremi
Karcığar-Hezâr-i zâr senden niyazım
Mahur-Ey şâhı melek sen gibi irfan bulunur mu
Nevâbûselik-Sevdim seni pek mümkün mü geçmek
Suzidil-Sevmişem bir kaddi mevzun
Henüz yorum yapılmamış.