Esendere Kültür ve Sanat Derneği

Kalacak Sanma

10.09.2017
1.743
Kalacak Sanma

Cinuçen Tanrıkorur’un “Biraz da Müzik” adlı kitabından alıntıdır

Yaşı ellinin üzerinde olup da ciddi Türk musikisine gönül vermiş olanlar, 1950’den itibaren İstanbul Radyosu’nda –özellikle üstad Alaeddin Yavaşça’nın sesinden- yayınlanan şu enfes şarkıyı herhalde hatırlarlar:

Kalacak sanma bu çağın, bu güzellik solacak
O samur saçlara bir gün de beyazlar dolacak
Şu geçen şen seneler kalbine hicran olacak
O samur saçlara…..

Herhalde biraz güçce olduğu için, Radyo-TV programlarında artık pek rastlanmayan bu şarkı Bayatiaraban makamındadır ve çok ünlü Sultaniyegah Peşrev ve Sazsemaisinin bestekarı Kanuni Hacı Arif Bey’in oğlu üstad Zeki Arif Ataergin (1896-1964) tarafından bestelenmiştir. Saba makamında “Bir nigah et, kahr ile sen bakma Allahaşkına”, Şehnaz’dan “Beni ateşlere salan o kapkara siyah gözler”, Kürdilihicazkar’dan “Söyle neden ağladın, neler geldi başına”, Segah’tan “Haksar ettin beni çok firkatinle nazenin”, Maye’den “Yarin bu kadar cevri gelir miydi hayale” gibi birbirinden güzel ve ünlü şarkıların bestekarı Ataergin, çok şahsiyetli bir beste üslubunun sahibidir. Bu üslubun özellikleri ise, seçilen makamların seyrine tam bağlılığın yanı sıra, usul darpları içine üçleme (triyole) ve 32’liklerle dolu zengin gırtlak nağmelerinin ustaca yerleştirilmiş olmasıdır. Esasen bestekarın eserlerini güç gösteren ve kolaycı sanatçıları yıldıran da budur. Bizzat bestekardan meşkettiği eserlerini genç nesillere ve bütün müzikseverlere tanıtmış olan, talebesinden Dr. Alaaddin Yavaşça’ya, bu bakımdan da ayrıca şükran borçluyuz.
***
Öğrencilik yıllarımızda, “Kalacak sanma bu çağın” şarkısındaki buruk sitemi kendi yaş ve kültürümüzün diline çevirip, güzelliği-zenginliği-şöhreti ile mağrur kimselere, hatta burnu çok fazla havada gezen ve ilgi gösterenlere yüz vermeyen kız arkadaşlarımıza da latife olsun diye ‘Senin de ayağın yere basar!” derdik aramızdaki sohbetlerde. Gençlik işte… Değiştirilmesi kolay olmayan mevcut şartlara tevekkülle boyun eğme ifadesi taşıyan bu sözde, bir ölçüde “Bir gün gelir, bu devran döner, sen şu anda yüz vermediklerinden daha da fena olabilirsin” uyarısı gizliydi.

Ayrıca şair ve bestekar da olan büyük edib ve gazeteci Ahmet Rasim Bey de (1864-1932), gençlik yıllarında sevdiği bir hanım tarafından reddedilmiş olmanın sitemini, yıllar sonra bestelediği bir şarkısında bakınız ne güzel ifade etmiş:

Sen söyle ne oldun, yine avare mi kaldın?..
Candan sevenin kalmadı, ağyare mi kaldın?..
Şaştım seni gördüm de perişan ü mükedder!
Benden beter oldun, daha biçare mi kaldın?..

Sönmüş o güzel gözlerinin nur-i nigahı..
Uçmuş o ipek saçlarının reng-i siyahı..
Tutmuş seni en sonra –demek- gönlümün ahı!
Benden beter oldun, daha biçare mi kaldın?.
***
Kanada’da AKSİYON’a yazı hazırlarken, dilime bir anda bu “Kalacak sanma” şarkısı takılıverdi. Arkasından da bir masal: Bir varmış, bir yokmuş.. Bir süper güç, kendi blokundaki küçük ülkelerden birinde, karşı süper gücün etkisinden korktuğu için, bastırılmış olan din hareketini canlandırmış. Arada zaman geçmiş, korktuğu süper güç bir anda dağılıvermiş. Ama küçük ülkede canlanan din hareketinin meyvesi olan genç beyinler yönetici kadrolara gelmeye başlamışlar. Süper güç gene korkmuş: o küçük ülke ya dindışı olan diğer Ülkerlerle birleşir de, başağrısı olurlarsa diye. Ve kendi başlattığı din hareketini bu sefer yine kendisi söndürmeye çalışmış. Cumhuriyetçi başkanı yapamayınca, ondan sonra gelen demokrat (!) başkanına yaptırtmış. Halkın (örf-adet-gelenek ve ihtiyaçlarının) hükümetini isteyen o küçük ülkenin insanları da ne yapsınlar, Ataergin’in sistemli tevekkülüyle, süper güce ithafen “Kalacak sanma bu çağın, bu güzellik solacak/ Tarih bir tahterevallidir, bir gün senin ayağın da yere basacak” şarkısını söylemeye başlamışlar.. Tabii içlerinden.(6 Eylül 1997)

 

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.