Esendere Kültür ve Sanat Derneği

Sevgili Gençler XVI

10.09.2017
1.437
Sevgili Gençler XVI

Cinuçen Tanrıkorur’un “Biraz da Müzik” adlı kitabından alıntıdır

Yabancı kelimelerin ses (fonetik) yapısı bizim dilimizdeki küçük-büyük sesli uyumlarından çok farklıdır.Bu yüzden, birbirini şaşırtmalı olarak izleyen o’larla a’ları, çok iyi yabancı dil bilmeyenlerimizle bir müzisyenin kulak hassasiyetine sahip olmayanlarımız, yabancı dildeki esas şekliyle değil, kendi dilimizin tabii ses akışına uydurarak söylerler. Meselâ, aslı ‘panorama’ olan eski Yunanca ‘geniş manzara’ anlamındaki kelimeyi ‘panaroma’ şekline; İtalyanca ‘fikir yayma’ demek olan ‘propaganda’yı ‘progoganda’ şekline; provokatör’ü provakatör, promosyon’u promasyon, Toyota’yı Toyoto şekline çeviririz. Matematik’i ‘matamatik’ şeklinde telaffuz etmeyene çok az rastlamışımdır. Aynen enstitü yerine enüstü (kız enüstüsü), üniversite yerine ünüverste, poliklinik yerine polikinnik, laboratuar yerine labratuar, program yerine proğram veya porgram, konservatuar yerine konservtuar, müddeiumumi yerine mütteyum demeye olan tabii meylimiz gibi.. Peki, ya Gastroenterohepatoloji ne olacak Meteroloji’yi, telekomünikasyon’u hatasız söylemek bile spiker adayları için sınav konusuyken, şu ‘gastroentere… herneyse, nasıl söyleyecek halk? “Canım bunlar teknik terim, halk için değil!” O zaman, bu levhaların halk için bir anlamı yoksa, niye asıyorsunuz hastane koridorlarına?

Sözde, yazılanı doğru okuyabilecek kadar kültürü ve doğru söyleyebilecek kadar telaffuz (artikülasyon) kabiliyeti olması gereken spikerlerimiz arasında dahi repertuar’ı röpörtuar, röportaj’ı röpörtaj diye söyleyenler var. TRT spikeri hegemonya’yı hegomanya diye söylüyor (11.11.1996, saat 18.33 diye gün ve saatiyle not etmişim). O halde, niye özeniriz ki bu dilimizin dahi dönmediği yabancı kelimelere? Züppelikten, Batılılık özentisinden; neden olacak? Hem utanıyorum, hem bıktım söylemekten ama, durum maalesef bu. Çocuğum madem dilin dönmüyor, hegomanya deyip alay konusu olacağına, aynı Yunanca kelimeden alınıp Türkçeleştirilmiş olan ‘egemenlik’i kullansan daha iyi olmaz mı? Hem buna dilin de döner…

Gazetede başlık: Provokatörler devrede. Her iki kelime üzerine’de biraz duralım. Hani ‘devre’ Arapça’ydı, dönmek anlamındaki devir’den geliyordu da, o yüzden Türkçesi ‘dönem’di?!.. III.Devre’yi silip III.Dönem diye yazıyordunuz?.. Ne oldu dönem’inize, emekli mi oldu yoksa? Hayır hayır, burada dönem’i kullanamıyorsunuz; sebep bu. ‘Provokatörler dönemde’ diyemiyorsunuz, olmuyor. Aynen ‘kapalı devre yayını’, elektrik kısa devre yaptı’, ‘maçın devre arası’ deyimlerinde de dönem’i kullanamadığınız gibi. –Gelelim ‘provokatör’e: Fransızcadan aşırdığımız bu lâfın Türkçesi ‘kışkırtıcı’dır (tahrikçiyi beğenmediniz diyelim). O halde niye ‘Kışkırtıcılar devrede’ değil de ‘Provokatörler devrede’? Fransızca daha mı kısa (gazetecilikte bu husus bazen önem taşır)? Yooo, ikisi de aynı uzunlukta, hatta kışkırtma ‘provokasyon’dan iki harf daha kısa. Sebep ne, biliyor musunuz? Tanzimat depreminden bu yana okumuş(!)larımızda beyin travmasına yol açmış olan Batıcılık züppeliği! Çünkü Tanzimatta, öğrendiği üç kelime Fransızca ile “Komantalevu monşer?” diye konuşmak, “Nasılsınız azizim?” demekten çok daha ‘sükseli’ sayılıyordu. Hatta sözlerini dinleyenlere tasdik ettirme sevdasıyla –“Öyle değil mi efendim?” anlamında- ikide bir “Efeem?” deme alışkanlığında olanlar, bunu Fransızca “Nespa?diye söylemekten ayrı bir zevk alırlardı. Büyüdük, ama değişmedik; belki daha da kötüledik. İktisat Fakültesi hocalarımız ‘Arz azalınca talep artar, fiyatlar yükselir’ yerine ‘Söplay azalınca dimand artar, prayslar yükselir’ diye konuşuyorlar; Stv’nin haber spikeri-sunucusu ‘Sanayi devriminin sekularist paradigması’ derken, bu sözü Türkiye nüfusunun yüzde değil, milyonda kaçının anlayabileceğini aklına bile getirmiyor. İnsanımızın gerçek Türk kimliğine kavuşabilmesi için (eğer böyle bir isteğimiz varsa) dilimizin bu yarısı Türkçe, yarısı Frangle (Fransızca+İngiliz karması) sömürge dili vasfından kurtulması şarttır. Bunun da tek yolu, kanun ve yasaklamalardan değil, sadece ve sadece eğitimin yeni baştan ele alınmasından geçer. (14 Haziran 1997)

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.