Esendere Kültür ve Sanat Derneği

Sevgili Gençler X

10.09.2017
2.134
Sevgili Gençler X

Cinuçen Tanrıkorur’un “Biraz da Müzik” adlı kitabından alıntıdır

Türkçeyi sala koyup sele verdik”. Bu söz, Türkçeyi seven ve bilenlerin, Fransız asıllı –sel/-sal ekine karşı duydukları üzüntünün hiciv yollu ifadesi. Acaba bu -sel/-sal gerçekten de Fransız asıllı mı? Bakalım. Her dilde olduğu gibi bizim dilimizde de isimlerden sıfat yapmanın yolları vardır. Dilbilgisindeki adı ile ‘yapım ekleri’, dilin ses ve anlam mantığından (semantik) kaynaklanır ve yüzyıllar boyu aynı mana ile kullanıla kullanıla yerlerşirler (bazıları tamamen kaybolabilir, bazıları az-çok farkla görevlerine devam ederler). Türkçede sıfatlar isimlerden veya fiil köklerinden şu eklerle üretilmiştir: -li (çeşitli, sütlü), -gın (dalgın, durgun, ergin), -gan (-ğan, -kan, -ken) (buyurgan, olağan, başkan, erken), -lık ( dağlık, gölgelik), -ık (kaçık, uçuk), -mış (azmış çamaşır, kaçmış çorap), -i (dini, resmi, askeri, hukuki). Görüldüğü gibi Türkçede –sel/-sal (veya –el/-al) gibi bir sıfat yapma eki yoktur. Peki, nasıl oluyor da hemen bütün aydın ve okumuşlarımız iki lafın birinde sel-sal’lı kelimeleri kullanmadan edemiyorlar?

Üç yazı önce, Amerikancadan önce Fransızcanın sömürgesi olduğumuzu anlatmıştım ya. İşte bu sel-sal modası bize Fransızcanın ‘sosyal’ ve ‘kültürel’i ile girdi. Kültürel Fransızca ‘culturel’in Türkçe okunuşu. Sosyal’se o dildeki “societe” (şu bizim sosyete) kelimesinin sıfatı (aslı social); ‘toplumla ilgili, içtimai’ demek. Talim-Terbiye Dairesi üyesi, İnönü Ansiklopedisi genel sekreteri İ.A. Gövsa, 1930 tarihli Yeni Türk Lugatı’nda ‘sosiyal’ şeklinde vermiş (Türkçenin daha ‘muamelatı resmiye, muavenatı nakdiye’ diye konuşulduğu dönemdeyiz, düşünün!). Latincenin ‘alis sıfat eki Batı dillerine sonundaki is’i atarak geçmiştir (Fran. ve İng. ‘social’, Alm. ‘sozial’). İşte sosyal, rasyonel, aktüel, personel, sansasyonel, illegal ve daha birçokları bir kere girip de Türkçe karşılıkları yerine –yabancı oldukları için- tercihle kullanılır olunca, bütün sel-sal’lar açılan kapıdan hücum ettiler (sözümona öz Türkçecilik adına). Önce ‘içtimai’ye özbeöz Türkçe(!) bir karşılık bulundu; toplumsal. Ama bu zavallı ‘toplumsal’, SOSYAL Sigortalar (Social Security) Kurumundaki şerefli mevkiine bir türlü oturamadı. Sonra hukuki yerine hukuksal, siyasi yerine siyasal, dini yerine dinsel, ruhi yerine ruhsal (tinsel’i tutturamadılar), nakdi yerine parasal uydurmaları geldi. Bu kelimelerin hepsi Arapça (para da Farsça); sonlarındaki –i ekini –sal’a çevirince birden Türkçe oluveriyorlar! Tam kuşların beynine göre bir mantık!

Yine kuş kafalıların düşünemeyeceği bir şey daha var: Arap, Acem ve Batı dillerinden farklı olarak, Türkçenin yapısı sıfat tamlamalarından çok, isim tamlamalarına elverişlidir. ‘Hukuksal düzen’ şeklinde yabancı dil yapısına uydurulmuş sıfat tamlamasının doğru Türkçesi ‘hukuk düzeni’dir. Aynı şekilde gülünç olan ‘toplumsal yaşam’ çirkinliğinin de doğru Türkçesi ‘toplum hayatı’dır. Hadi diyelim ki hukuki’yi hukuksal, dini’yi dinsel yapmakla sözümona Türkçeleştirdin; resmi ile askeri’yi ne yapacaksın? Resimsel ve askersel mi? Kargaları görüyor musunuz, gülmekten nasıl kırılıyorlar? Ayrıca ‘resmi, askeri, dini’ sıfat, bunların uzatmasız yazılanları ise (annemin resmi, askeri selamlamak, Türklerin dini, örneklerinde olduğu gibi) ya tamlama, ya ismin –i hali, yani nesne’dir. Demek ki –i ‘yi atıp –sal yapmakla iş bitmiyor ve şu Allahın cezası uzatma işaretinden öyle kolayına kurtulunamıyor.

Eski dil kurumunun sözlüğü selef’e öncel, halef’e ardıl diyor. Selef ‘öncel’se halef ‘sonraki’ olmalı değil miydi? Ne güzel, birbirleriyle ses uyumu bakımından da halef-selef gibi ‘öncel-sonral’ olurlardı! Nesnesel, öznesel, yasasal, yersel, sözsel kulaklarına pek hoş gelmemiş olmalı ki, bunları nesnel, öznel, yasal, yerel, sözel (İngilizce ‘verbal’den uyarlama) olarak yerlerştirdiler. Ama ‘şahsi’ dememek için uydurdukları ‘kişisel’in ş-s harf çarpmasından hiç rahatsız olmamış olmalılar ki, bunu ‘kişel’e çevirmediler (halbuki ‘benim kişel kanıma göre’ ne güzel olurdu!). Bu sel-sal (el-al) virüsünden daha ne sevimli mikroplar üretilebilir! İşte birkaçı: arabasal (veya arabal) kaza, zararsal tazminat, tüpsel bebek, sütsel ürünler, anal şefkat, sesel/sazal sanatçı alımı, yazal giriş sınavı (sözel olur da yazal olmaz mı?), kızal kaçırma, akılsal oynatı!.. Aman aman, ağzımızdan yel alsın. Bunları ilerici (!) sol medya bir duyarsa hemen yayar, TV’cilerle konukları da hemen böyle konuşmaya başlarlar, ‘ama daha şık olmuyor mu?’ deyip!.. Ben aslında şu kargalar için üzülüyorum, çatlayıp ölmesinler diye.. Bizde gülecek hal pek kalmadı da… Kaç yazıdır niyetleniyor, ama yerim bittiği için ertelemek zorunda kalıyordum. Türkçenin bugüne kadar yazılmış en faydalı sözlüğü, büyük İngiliz türkoloğu Sir James Redhouse tarafından yazılmış ve ilk baskısı 1890, 15. Baskısı 1995’te yapılmış olan, hem İngilizceyi, hem de Osmanlı harfleriyle yazılışlarını da vererek Türkçeyi (yani üç dili birden) en zengin şekilde öğreten ‘Türkçe-İngilizce Redhouse Sözlüğü’dür. Dile merakınız varsa, bu sözlüğü mutlaka edinmenizi tavsiye ediyorum, bana dua edersiniz…. (8 Mart 1997)

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.