Esendere Kültür ve Sanat Derneği

Zekai Dede

05.02.2018
1.718
Zekai Dede

Cinuçen Tanrıkorur’un “Biraz da Müzik ” adlı kitabından alıntıdır

Tam 100 önce bugünlerde Eyüp’te bir evde, musikimizin büyük bir bestekarı (son büyük klasiği) ömrünün son üç haftasını yaşıyordu. Hasta olmasına rağmen, Bahariye Mevlevihanesindeki “kudümzenbaşı” lık görevini hiç aksatmayan bu zat, hoca-hafız Mehmet Zekai Efendi veya -mevlevi çilesini tamamladıktan sonraki daha çok tanına adıyla ZEKAİ DEDE- dir.1897’nin bir 24 Kaım günü, ölümüne düşürülen tarih mısraına söylendiği gibi “ayrılığıyla dostlarının kalbini yakarak” (Zekai suz-i dildir firkatin kalb-i ehibbaya = 1315) sonsuzluk alemine göçtüğü zaman, arkasında Mevlevi ayininden kar-beste-semai-şarkı-ilahi ve marşlara kadar 265 eserden başka; Hüseyin Fahreddin Dede, Rauf Yekta, Ahmed Rasim ve Şevki Bey’ler, Medeni Aziz, Şeyh Rıza ve Şeyh Cemaleddin Efendi’ler, Suphi Ezgi; Ahmet Irsoy (oğlu), Kazım Uz, Şükrü Şenozan ve Leon Hanciyan gibi çok güçlü bir talebe ordusu da bırakıyordu.

Kendisinden 70 yıl önce (1927’de) ölmüş olan Beethoven’ın Boon’daki evi, çiçekli bahçesi içinde 170 yıldır aynen korunup bakılmakta olan bir ziyaretgah olduğu halde, biz 20.yüzyılın tarih tahripçisi Türkleri, Zekai Dede’ni evini yıkmakta mahzur görmemişizdir. Okuyucularımız arasında “Aaah, tek yıktığımız o olsa keşke!..” diye hayıflanarak göğüs geçirenler olacaktır. Üzülmesinler. Yıktıklarımızdan elimize kalanlarla birkaç yıl sonra bir 30 şubat günü Avrupa Topluluğuna üye olduğumuz zaman, belki de batılı dostlarımız, yıktıklarımızın bir kopyasını bize teberrüken takdim ederler. Bunların arasında Zekai Dede’nin Eyüp Kurukavak Caddesi, Sofular Bostan Sokağındaki evinin yıkılmadan önceki resimleri de olabilir.

Sanat tarihçilerimizin “Türk sanat tarihi araştırmalarının babası” diye adlandırdıkları Fransız ALBERT GABRIEL (1883-1972), Doğu Anadolumuzdan Konya’mıza Bursa’mızdan Boğaziçi Saraylarımıza kadar yüzlerce mimari eserimizin rölövesini çıkarmak için ömür boyu uğraşmamış mıydı? Bize plan ve resimlerini bıraktığı eselerimizi -çağdaş olmak için bir gün mutlaka yıkacağımızı ve onun eserlerine müracat ederken, yaşlı gözlerle kendisine rahmet okuyacağımızı nasıl bilmişti acaba?… Rotterdam Konservatuarında musiki tarihi ve kompozisyon bölümü hocalığı yapmış olan Hollandalı müzikolog Prof.Wouter Swets, bugün 73 yaşında, Türk musikisi üzerine bir müzikoloji çalışması yapmadan, hiçbir öğrencisini mezun etmeyen bu zat kanun çalıyor ve kendi terkibi olan Yaman Türki makamında klasik eserler besteliyor. Kimbilir? Belki o da -tıpkı Eugene Borrel gibi- yarın, yıktığımız musikinin enkazı arasında onların eserleriyle karşılaşınca, ciddi müracaat kitaplarına kavuşmuş olmanın sevincini yaşayabiliriz, diye düşünmüştür. Ömürlerini “Alaturka müzik teksesli olduğu için ilkeldir; Batılı anlamaz da sevmez de” demekle geçirmiş olanlar ne düşünüyorlar acaba?…

“Gönüller yakan” Suz-i dil makamını eserleriyle ihya etmiş olan Zekai Dede, büyük Dede’den (Hamamizade) ve onun Dellalzade İsmail Efendi ve Eyyubi Mehmet Bey gibi en önemli iki talebesinden başka, Mustafa Rakım ve Kazasker Mustafa İzzet Efendi’ler gibi hat devlerinin de talebesi olmuştu. Ama herhalde kusuru, en büyük hocası gibi batı taklidi bir Gülnihal besteleyememiş olmak olmalı ki, Türkiye kendisini 100. ölüm yıldönümü gibi çok özel bir vesileyle bile hatırlamadı. Hammamızade için her nasılsa yapıldığı gibi, adına bestelenecek beste yarışmalarından, eserlerinden oluşacak konser haftalarından vazgeçtik; hiç olmazsa doğru-dürüst bir anma programı yapılması için, Müzik Dairesine telefon ettiğimde aldığım cevap neydi biliyor musunuz aziz okuyucular? “Yahu neden daha önce söylemedin? Biz nereden bilelim? “Koca TRT nin, koca müzik dairesinde ” uzman” diye maaş alan müzisyenlerin Zekai Dede’den haberleri yok! İşte batılı olmak isteyen Türkiye’nin kültür tablosu ve neden zavallı olduğumuzun en basit isbatı! Telefondaki ses, bedavadan geçinmenin cazibesiyle -ben cevap dahi vermeden kapatırken- Sahi Çinuçeni 98’de ölümü yuvarlak tarihe denk gelen besteci varsa söylesene…” demeye devam ediyordu.

Zavallı Zekai Dede, zavallı Itri, zavallı Kazasker, zavallı Yusuf Paşa ve diğerleri.. Sizler niye sanatınızın değerini bilecek insanların yaşadığı ülkelerde ölmediniz ki?!..

Allah’tan cümlenize gani gani rahmet ve mağfiret. Mekanlarınız cennet olsun.Bizlerden himmetinizi yine de esirgemeyin…( Aksiyon, Kasım 1997, S.152, S.54)

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.