Esendere Kültür ve Sanat Derneği

Görgüsüz TRT

10.09.2017
2.340
Görgüsüz TRT

Cinuçen Tanrıkorur’un “Biraz da Müzik” adlı kitabından alıntıdır

Yıllık izindeyken maaşınızı kartınızla çekmek üzere bankanıza gittiğinizde, her ay aldığınız maaşın yatmamış olduğunu görseniz, veya işyerinizde maaş günü gelip de kuyruğa girdiğinizde, veznedar size “Emekli oldunuz, size maaş yok” dese, ne hale geleceğinizi lütfen bir düşünür müsünüz? Sabit gelirle ilgisi olmayanlar için değil bu söylediğimiz tabii, ama bir memurun hiç haber verilmeden emekli edilip, durumunu maaş kuyruğunda veya ailesiyle tatildeyken öğrenmesi, acaba hangi edebin, hangi görgünün, hangi insanlığın kitabında yazar? Bir yabancı dostum bir gün, “Siz bazı kurum ve kavramları bizden almaya bayılıyorsunuz ama, unutma ki insan hakları insan olanlar içindir” demişti de ne fena olmuştum!… İstanbul Radyosu ses sanatçıları Nevin Demirdöven, Gönül Söyler, Perihan Kövenç, Zekiye Öğülür, Nadir Hilkat Çulha, Nusret Ersöz, Bülent Oral, Ekrem Şen ve saz sanatçıları Hafız Kani Karaca (kudüm), Hüsnü Anıl (kanun), Nihat Doğu (kemençe), Selahattin Erköse ve Rıdvan Aytan (ud); Ankara Radyosundan Cengiz Dişçioğlu (ud), İsmail Oytun (klarnet) ve Hüseyin İleri (ritm); İzmir Radyosundan Ahmet Güneş (ney) ve Turan Yalçın (def), az önce anlattığım durumla karşıkarşıya bırakılan sanatçılardır. Bu isimler ömürlerini, havalandırması bile çalışmayan TRT’nin hamam stüdyolarında boğularak tüketmiş, bütün Türkiye’nin (bazılarını dünyanın)tanıdığı kimseler.

Efendim yaş haddi! Tamam, kimsenin itirazı yok, ama bu insanlar da sular idaresinde hademe değil ki… Bunlar sanatkar! TRT’nin bilmediği ve hiçbir zaman da öğrenemeyeceği şey, sanatçının hizmetinin yaş haddinden çok daha başka kıstaslarla değerlendirileceği, topluluk şeflerinin ve ses sanatçılarıyla saz sanatçılarının aynı kefeye konulamayacağı (sesin fizyolojik yıpranması daha erken olur; Sadi Işılay, Yorgo Bacanos, Cevdet Çağla, Hayri Tümer, Sadeddin Heper ise çok ileri yaşlara kadar saz çalmışlardır), en önemlisi de, artık hiçbir şekilde hizmet alınması mümkün olmayan yaşlı sanatçıların nasıl bir edeple onore edilerek (küçük bir tören düzenlenip konuşmalar yapılarak, ödül ve plaketler verilerek, kısaca “gönülleri alınarak”) uğurlanmaları gerektiğidir. “Çağdaş yayıncılık” tekerlemelerine meraklı olanlar, gerçekten çağdaş ve medeni ülkelerde bu işi böyle yapıldığını bilmek zorundadırlar.

****

Geçtiğimiz 10 Eylül günü (10 Eylük 1996) musikimizden bir büyük yıldız kaydı. Evet, ömrünün büyük kısmını TRT’ye vermiş, İzmir Radyosundaki yıllarından başlamak üzere klasik Türk musikisi tutkunlarının gönlünde taht kurmuş bir ses-bir uslup-bir bestekar, Bekir Sıtkı Sezgin artık yoktu. Bilinen ağır bir rahatsızlığı olmadığı halde, ani vefatıyla Türk musikisi alemini yasa boğan, üç büyüklerin sonuncusu ve en genci bu çok kıymetli sanatkarı, radyo sanatçıları konserinin arkasına sokulmuş üç-beş dakikalık bir yasak savma dışında, TRT’miz umursamadı bile. Hani bir özel program, hani sanatının yetkili ağızlar tarafından değerlendirilmesi, hani şarkıları-gazelleri-mevlidleri-kasildeleri-Kur’an-ı Kerim’leri, hani klasik formlardaki harikulade besteleri, hani öğrencileri, hani yayıncılık hizmetleri?!… TRT neredesin? Kaf dağının ardında yıllık izinde misin? Normal yayınlarını kesip akşama kadar onun bantlarını yayımlayan özel radyolar kadar da mı olamıyor Müzik Daireniz? Sizin ilginizi çekebilmek için musikimizin ya güneşi, ya ayı mı olmak lazım? Hamburgerci bir arabesk kralı mı, yoksa cenazesi alkışlar içinde götürülen, tiyatrocularla arabeskçilerin “Sen ölmedin” diye pankart taşıdığı, deri ceketli bir popçu mu olmak lazım? Ya siz nerelerdesiniz İTÜ konservatuarcıları? Vefat eden şahıs kurulduğunuz yıldanberi sizin ses eğitimi hocanız değil miydi yoksa?

Yapı Kredi Bankasıyla İstanbul Büyükşehir Belediyesi de olmasa, belki de daha büyük sıkıntılara düşecek ve bu vurdumduymazlar alemini, çok daha önce terk edip başındaki Kadiri tac-ı şerifiyle huzur-ı ilahiye çıkacak olan aziz Bekir Sıtkı’ya mağfiretler diliyorum. Cenab-ı Rabbe’l-alemin’in mekanını cennet etmesini, ona lutf u merhametle muamele buyurmasını niyaz ediyorum. Benim gibi ömrünün 20 küsur yılını TRT’de geçirmiş olanlar çok iyi bilirler ki bu kurum için, ne kadar uzun ve önemli hizmetlerde bulunmuş olursanız olun fark etmez, emekli olmuşsanız ölmüşsünüz, ölmüşseniz hiç mevcud olmamaşsınız demektir. (21 Eylül 1996)

 

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.