Esendere Kültür ve Sanat Derneği

Aruz II

10.09.2017
2.263
Aruz II

Cinuçen Tanrıkorur’un “Biraz da Müzik” adlı kitabından alıntıdır

İlk Müslüman Türk devleti olan Karahanlılar zamanında, Kâşgar’da Balasagunlu Yusuf Hass Hâcib’in 1069 yılında yazdığı Kutadgu Bilig (Mutluluk Bilgisi) adlı 7000 beyitlik manzumeden bu yana, klasik Türkçenin en çok kullanıldığı şiir ölçüsü olan Aruz, Hicretin 2.yılında Mekkeli dilbilimci İmam Halil tarafından ilim haline getirilmiş, önce İran şiirini, daha sonra Afgan, Pakistan, Türk ve kısmen Hind şiirlerini etkileyerek bu dillerin de klasik şiir ölçüsü haline gelmiştir. Aruzun Türkçeye girmesinden önce Türk şiir ölçüsü ‘vurgulu hece sayısı’na dayalıydı. İslam dolayısıyla ilim dili olarak Arapçayı öğrenen Türkler, yeni İran edebiyatının Horasan ve Batı Türkistandaki parlak gelişmesiyle karşılaşınca, edebiyat dili olarak da Farsçayı öğrendiler. Böylece, Müslüman İranlılar nasıl Arap aruzunu kullanarak eski Sâsâni şiirinden tümüyle değişik esaslara dayalı yeni bir İran şiir meydana getirdilerse, 2-3 yüzyıl sonra Türkler de İran örneklerinin taklidinden yola çıkan yeni bir Türk şiiri ortaya koydular. Acem aruzunun 26 vezin kalıbından en çok 12’si Türk şiirinde kullanılmış, Arap ve Acem aruzuna mahsus bazı bahir’ler (vezin aileleri) Türk aruzuna girmemiş, kullanılan bahirlerin de bazı vezinlerin diğerlerinden daha az rağbet görmüştür. Özetle, dillerini ve dinlerini (kelime idhâli dışında) Arap tesirinden koruyup üç dilin sözlüğüyle zenginleşmiş muhteşem bir Osmanlı Türkçesi ve bir Türk Müslümanlığı ortaya koymuş olan atalarımız, şiir ölçülerini de Acem tesirinden koruyarak bir Türk aruzu meydana getirmişlerdir Hâttâ, nisbeten yenice zamanlarda dahi, içlerinde hemen hiç Türkçe kelime olmayan Arapça-Farsça zincirleme tamlamaları peşpeşe sıralamayı marifet sananlara karşı, Mehmet Akif’ten başlamak üzere pek çok şairimiz, aruzu tamamen gündelik kelimelerle –adeta konuşur gibi- kullanan çağdaş bir milli şiir anlayışı ortaya koymuşlardır. Şimdi bu söylediklerimizin örneklemesinde geçelim.

Aruz kalıpları peşpeşe eklenen ‘tef’ile’ adlı parçacıklardan oluşur. En az bir, en çok 5 heceli olabilen bu tef’ileler, 1’den 5 heceliye doğru sırayla şunlardır: Fa’ (gel); Fe’ûl (gelen); Fa’lûn (geldin); Fâilün (gelmedin), Feilün (gelirim), Fe’ûlün (gelirmiş), Mef’ûlü (gelmezse), Mef’ûlün (gelmezsem); Fâilâtü (gelmeseydi), Feilâtü (gelebilse), Fâilâtün (gelmeseydin), Feilâtün (gelecektin), Mefâilün (gelir gelmez); Müstef’ilûn (gelmez dedin); Müstef’ilâtün (geldin ve gördün), Mütefâilün (gelemezmişim).

Fâ, lâ, i , lün, mef, mûs ve tef gibi uzun heceleriyle, Fe, i, lû ve tû gibi kısa hecelerini ‘gelmek’ fiilinin çeşitli kullanılış şekilleriyle örneklediğim bu 18 tef’ilenin ezberlenmesi, aruz vezinlerinin sadece çok kolay öğrenilmesine değil, meraklı olanların bu vezinlerde şiir denemeleri yapmasına da yardımcı olacaktır. Bakınız, en çok kullandığımız vezin ailelerinden bazı örnekler (müzikle de bağlantı kurulabilmesi için, örnekleri tanınmış bestelerden aldım). Önce Remel bahrinin çok ünlü dört kalıbı:

1)Hatıramdan / çıkmaz aslâ / ahd ü Peyma-/nın senin (Hacı Arif Bey)
Bir vefasız /yâre düştüm, /hiç beni yâ-/d etmiyor (Selanikli Ahmed Ef.)
Gözlerin hay-/ran bakarmış /görmeyip ıs-/rârımı(Şerif İçli)

Bunların hepsi de Fâilatun/Fâilâtün/Fâilâtün/Fâilün (yani 3 Fâilâtün +1 Fâilün) kalıbıyla yazılmış ve vezinlerine uygun olan Curcuna ve Devrihindi usûlleriyle bestelenmiştir.

2)Nâmurâdım, /tâliim â-/vâredir (Hacı Arif Bey)
Hastasın, zan-/nım vefâ mah-/zûnusun (Şevki Bey)
Fâriğ olmam /meşreb-i rin-/dâneden (Yesâri Âsım)

Bunlar da 2 Fâilâtün+1 Fâilün (yani Fâilâtün/Fâilâtün/Fâilün) kalıbıyla yazılmış ve yine vezinlerine uygun olan Curcuna ve Ağır Aksak usûlleriyle bestelenmiştir.

3)Ne günâh et-/se açılmaz /iki gönlün /arası (Alâaddin Yavaşça)
Bir nigâh et /ne olur hâ-/lime, ey gon-/ca-dehen (Şekerci Cemil Bey)
Seni coşkun /suların koy-/nuna mehtâ-/b alamaz (Cevdet Çağla)

Bunlar da sadece ilk tef’ilesi Fâilâtün olabilen 3 Feilâtün+1 Feilün (yani Fe (Fâ)ilâtün /Feilâtün /Feilâtün /Feilün) kalıbıyla yazılmış ve yine vezne uygun Ağır Aksak veya Aksak usûlleriyle bestelenmiştir.

4) Bakmıyor çeş –/m-i siyah fer-/yâde (Hacı Arif Bey)
Sen bu yerden /gideli ey /saçı zer (Şevki Bey)

(Son üç hece feilün tef’ilesine oturduğu için ‘sâçı zer’ denmez; saçı zer ‘altın saçlı’ demektir.)

Nereden sev-/dim o zâlim /kadını (Selâhaddin Pınar)

Bunlar da yukarıdaki kalıbın bir tef’ile eksiğiyle (yani Fe(Fâ)ilâtün/Feilâtün/Feilün’le) yazılmış ve yine vezne uygun Aksak veya Orta Aksak usûleriyle bestelenmiştir. Remel bahrine ait bu dört vezinden sonra, Hezec ailesinin yine çok yaygın olarak kullanılmış olan dört kalıbını da inceleyeceğiz. (12 Aralık 1998)

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.