Dihayat Kalfa ( ? -1740)
Türk Sanat Musikisi literatüründe Dilhayat Kalfa, Dilhayat Kadın, Dilhayat Hanım gibi isimlerle anılan, kadın bestekarlarımızın , Refta Kalfa’yı ayrı tutarsak, beldi ilki ve en büyüğü olan bu sanatkar hakkında yok denilebilecek kadar az bilgimiz var. Bir kadın olması, yetişmiş olduğu çağ ve çağın toplumsal anlayışı göz önünde tutulursa günümüzde bile ses sanatımızda müstesna bir yer alması, sanat açısından deha çizgisine yaklaşmasından gelir.
Dilhayat Kalfa’nın hayat çizgisinin tahminleri, Evcara makamının musikimizde kullanılmaya başladığı yıllara dayanıyor. Bugün birçok kaynak bu makamın Sultan III.Selim tarafından bulunduğunu ileri sürüyor; bir eserde ölüm tarihi 1780 olarak gösteriliyor. Sultan III.Selim 1761 yılında doğduğuna göre, bestekarımızın ölüm tarihinde Padişahın 19 yaşında olması lazım gelir. Dilhayat Kalfa ölümsüz ve abidevi eserlerini herhalde ömrünün son yıllarında bestelemedi.On dokuz yaşında bir delikanlının henüz yetişme dönemlerinde böyle bir makamı tertip etmesi zaten uzak bir ihtimaldir. Evcara makamını bu padişaha mal etmek ya da etmemek ne bu dahi insanın dehasını arttırır, ne de sanatına gölge düşürür. Bu nedenle Dilhayat Kalfa’nın hayat süresini bu yıllara kadar uzatmakta bir yarar yoktur.
Pek çok araştırmacının kanaati Sultan IV.Mehmed’in saltanatının son yıllarında doğduğu noktasında birleşiyor. Sultan III.Süleyman , Sultan II.Ahmed, Sultan II.Mustafa, Sultan III.Ahmed dönemlerini yaşadıktan sonra 1740 yıllarına yakın bir tarihte İstanbul’da öldüğü sanılıyor. Eski güfte mecmualarında, bu tarihi doğrulayacak şekilde eserlerine rastlanmıştır. “Lale Devri” gibi ileri bir sanat ve kültür anlayışının geliştiği yıllar, hiç şüphesiz Dilhayat Kalfa’nın adındanda da anlaşıldığı gibi bestekarımız sarayda görev yaparak “kalfalık” rütbesine ulaşmış bir kimsedir. Bazı kaynaklarda zaman zaman adından “hanımefendi, kadınefendi” gibi sıfatlardan söz edilir. Bilindiği gibi “hanımefendi” bir saray deyim değildir; Tanzimat’tan sonra İstanbul Türkçesine girmiş bir sıfattır. “Kadınefendi” sıfatı ise padişahın eşleri için kullanılırdı. Kadın hizmetlilere Osmanlı Sarayı’nda “kalfa, usta, hazinedar” gibi sıfatlar verilirdi.
Nasıl eğitim gördüğü, kimlerden ders aldığı bilinmiyor. Haremde XVII. yüzyıldan beri bir meşkhanenin bulunduğu, güvenilir hocaların burada ders verdiği bilindiğinden musiki terbiyesini buradan elde ettiği kesindir. Kulaktan kulağa gelen bir söylentiye göre iyi Tanbur çalarmış. Elimizde bulunan saz ve sözlü eserleri bu iddiaları doğrulayacak niteliktedir.
Klasik repertuarımızda bulunan 10-12 parça eseri, klasik okulun en sağlam ve sanatlı örneklerindendir. Eski yazma mecmualarda yüze yakın eserinin sözlerine rastlandığı halde, ancak bu kadarı unutulmaktan kurtulmuştur. Bu eserler Dilhayat Kalfa’nın çok iyi bir bestekar kabiliyetine sahip olduğunu ispata kafidir. Özellikle evcara makamındaki eserleri ile bu makamın melodik seyir ve hareketini kusursuz bir biçimde tarif etmiş, eşsiz ses çizgileri ile ebedileştirmiştir. Denebilir ki, evcara makamına Küçük Mehmed Ağa ile bu bestekarımız kişilik kazandırmıştır. Gerek bu makamdan, gerekse diğer makamlardan bestelediği eserlerinde usul, makam, ve güfte kullanımı son derece ölçülüdür. Güfte seçmekte de oldukça titiz olan sanatkar, mana ve melodik cümle ilişkisinde uygunluğu en üst düzeyde kullanmıştır. Evcara makamındaki peşrevi ile saz semaisi saz musikimizin birer şahaseridir.
Dilhayat Kalfa eserlerini bestelerken çifte düyek, remel, devrikebir, hafif muhammes gibi büyük usulleri kullanmıştır. Eserlerinin başlıcaları şunlardır; Evcara peşrev ve saz semaisi, sipihr ve hüseyni peşrevi, “Çok mu figanım ol gül-i ziba-hiram için” güfteli evç beste; “Ta-be-key sineme cay etmek cefa vü kineye” güfteli mahur beste; “Yek-be-yek gerçi meram-ı dili takrir ettim” güfteli saba beste; “Nevhiramın sana meyl eyledi can bir dil ki” güfteli rast beste.
Dr.M.Nazmi Özalp-Türk Musikisi Tarihi kitabından alınmıştır.
Saba Yek Be Yek Gerci Merami Dili Takrir Etdin
Mahur Ta Be Key Sinemde Ca Etmek Cefa Vu Kineye
Henüz yorum yapılmamış.