Selânikli Ahmed Efendi (1868-1927)
Udi Selânikli Ahmed Efendi 1868 yılında Selânik’te dünyaya geldi. Çok yoksul bir ailenin çocuğu idi. Okumakla başı hoş olmadığından, bundan umudunu kesen ailesi onu dayısının berber dükkânına çırak olarak verdi. Bu sebeple okula gitmedi ve okuma-yazma öğrenmedi. Ahmed Efendi’nin bu işte de gözü yoktu. Küçük yaşında başlayan mûsiki öğrenme heves ve arzusu üstün geldi; her şeyi bir tarafa bırakarak ölünceye kadar bu güzel sanatın samimi bir hayranı ve hizmetkârı oldu. Daha berber çırağı olduğu yıllarda duyup öğrendiği şarkı ve gazelleri kendi kendine söyler, sesinin güzelliği çevresinin dikkatini çekerdi. Çalıştığı dükkânın müşterilerinden Refik Karasu, çocuktaki yeteneğin farkına vararak mûsiki dersleri vermeye başladı. Daha sonra matbaacı Ferif Efendi’den ud dersleri aldı. Halepli Şavul’dan nota öğrenmeye çalıştıysa da başaramadı.
Dükkânın devamlı müşterileri çocuğun kısa sürede ilerlediğini görünce aralarında para toplayarak ona bir ud aldılar. Bu derslere paralel olarak Selânik Mevlevihânesi’ne devam ediyor, şeyhin derslerinden yararlanmaya çalışıyordu. Burada hem fasıl geçiyor, hem de mûsikimizin pratik kurallarını öğrenmeye çalışıyordu. Çok güçlü bir hâfızası olduğundan her eseri kolayca öğrenir, öğrendiğini kolay kolay untumazdı. Mûsikide ve ud çalmada hayli ilerledikten sonra berberliği bırakarak bir saz takımı kurdu; serbest çalışmaya başladı. Bir ara İstanbul ve Edirne’ye giderek o dönemin tanınmış piyasa sanatkârları ile tanıştı. Ünü o civarda yaygınlaşmıştı; tanınmış ailelerin evine derslere gidiyordu. Bu durum sanatkâr arkadaşları arasında kıskançlığa sebep oldu. “31 Mart Vak’ası’nda bir elinde udu, bir elinde silahı, başında keçekülahı ile Hareket Ordusu’na katılarak” İstanbul’a geldi. Heyecanlı hareketleri ile arkadaşlarını coşturmuş, olay bittikten sonra geri Selânik’e dönmüştü.
I.Dünya Savaşı sonrasının “İşgal” yıllarında İzmir’e giderek burada on yıl kadar kaldı. Birinci Beyler sokağında küçük bir dâirede oturur, isteyenlere mûsiki dersleri verirdi. İzmir’in tanınmış mûsikişinaslarından Rakım Elkutlu, Bülbüli Salih Efendi, Kanuni Fethi ve Fuad Baba ile yakın arkadaşlık yaptı. Söylentiye göre Yahudi asıllı bir ses sanatkârı olan İzak Elgaazi’yi sever, neyzen ve Udi Cemal Efendi’yi sevmezmiş. İzmir’in bunaltıcı yaz günlerinde ders sırasında entari giyer, arasıra bir yolunu bulur evin alt katındaki taşlığa iner, bir teneke soğuk su dökündükten sonra yukarı çıkar derse devam ederdi. “… 1908 Meşrutiyet inkılâbını takip eden senelerde Beyoğlu’nun Vatan, Gülistan, Eftalipos, Kafkas gibi lokâllerine gidenlerimiz bu çalgıcılar ve okuyucular arasından kucağında udu, tıraşlı başı, beyaz ve sevimli yüzü, gözlüklerinin altında parlayan zeki gözleriyle pehlivan yapılı, pehlivan kıyafetli birini fasıllara udu ve sesi ile, eserleriyle istirak eden Selânikli Udi Ahmed’i pek güzel hatırlayacaklardır.”
Bu sözlerden de anlaşılacağı gibi udi, hanende ve bestekâr olan Ahmed Efendi, ud çalmada iddiası olmayan bir kimseydi. Cevdet Kozanoğlu’nun anılarına göre udu düz ve biteviye bir uslûbla çalardı. Sesinin tiz ve pest perdelere hakimiyeti, rahatlık ve tatlılığı zamanında çok takdir edilmişti. Bu sebeple geçimini sağlamak için bu iki özelliğinden yararlanarak udilik ve hanendelik yaptı.
Bir gün hastalanarak bacaklarına felç geldi; bir süre yatalak olarak yaşadı. Bir sabah fenalaştığını gören yakınlar telaşa kapılarak doktor getirmek istedilerse de kabul etmedi. Udunu isteyerek beste yapar gibi mırıldanmaya başladı. Krizin atlatıldığını zannederek dışarı çıktılar. Bir gürültü işitip içeri girdiklerinde udunun yere düştüğünü ve öldüğünü gördüler. 4 Aralık 1927 tarihinde ölen sanatkârın mezar Bülbülderesi Mezarlığı’ndadır.
Bestekârlık alanında önce birkaç deneme yaptı. Okuma-yazma bilmediğinden eline geçen güfteleri birine okutur, edebi değerini kendi ölçülerine vurur, uygun görürse bestelerdi. Beğenmediği şiirleri asla bestelemezdi. Eserleri gözden geçirilirse şiir seçmekteki titizliği kolayca anlaşılır. İlk ciddi eseri hüzzam makamından bestelediği “Görmedim uysun felek âmâlime” güfteli eseridir. Kısa sürede sevilen ve eserleri aranan bir sanatkâr olduğu için, Selânik’e gidip gelenlerin aracılığı ile şarkıları, daha kendisi İstanbul’a gelmeden, mûsiki piyasasında tanınmış ve yaygınlaşmıştı. “Bestekârlık bana dâd-ı Hak’tır” der, yolda giderken, kahve ve lokantada otururken beste yapardı. İzmir’de bulunduğu yıllarda bestelediği eserlerin çoğunu Kemeraltı’nda Ekmekçibaşı Kıraathânesi’nde nargile içerken, sohbet ederken bestelediği söylenir. Nota bilmediği için şarkılarının çoğunu Osman Kaylan ve Tahsin Baysal notaya almıştır.
Şakacı bir kimse olan Ahmed Efendi belirgin bir Selânik aksanı ile konuşur, ders sırasında nükteler yaparmış. Hicazkâr makamını sevmez “Sırf hicazkâr” dermiş. Onun bestekârlıktaki ustalığını, mûsikimizdeki yerini şu satırlardan okuyalım: “… Dış görünüşü bakımından kendine mahsus daha bir takım hususiyetler taşıya bu rind meşrepli, gönül ehli, hoşsohbet insan geniş feyizli bir ilham ve istidadın türlü renklerini, çoşkunluklarını taşıyan eserleriyle son devrin en velûd bestekârlarından biri, belki de birincisi olmuştur. Fakat, onun asıl kâbiliyeti ve istidadı bestekârlık sahasında tecelli etmiştir. Bir halk çocuğu olan, dâima halkla düşüp kalkan Selânikli Ahmed, bilhassa bestelediği şarkılarla her türlü tekellüf ve tasannudan kaçınan yeni bir uslûb, bir edâ yaratmış ve bu suretle halkın zevk ve duygusuna hitap etmenin sırrına ermiştir. İşte onun en popüler bir bestekâr oluşundaki kuvvetli âmil budur.”
“Udi Ahmed’in ilk beste denemeleri şarkı formundaki eserlerle başlar. Sonraları murabba beste, ağır ve yürük semâi gibi formlarda da eserler vücûde getirmiştir. Ancak onun asıl muvaffakiyet ve şöhretinin sırrı umumiyetle muhtelif makam, şekil ve ritimleriyle, biraz evvel de söylediğimiz gibi, büyük formlardaki eserlerine nazaran daha geniş ve cazip bir tenevvü gösteren şarkılarındandır. Onun en çok tutulan, sevilen şarkıları kürdilihicazkâr makamından olanlarıdır. Zaten arkadaşları, dostları ona (Baba) diye hitap ederlerken takdirkârları da (Kürdili Ahmed Efendi) diye anarlarmış. Hakikaten Hacı Ârif Bey’le en güzel, en parlak mahsullerini vermiş olan bu makam, (Kürdili Ahmed Efendi)nin kudretli tasarrufunda melodik seyir ve hareket bakımından daha şuh, biraz daha orijinal bir karakter kazanmıştır. Hattâ, Selânikli Ahmed Efendi’nin bu makamdan bestelemiş olduğu eserleri için (Bu kürdili hicazkâr değildir; muhayyer kürdi makamının başka bir perde üzerine nakledilmiş şeklidir) diyen mutaassıp besteciler bile zuhur etmişti. Onların bu telâkkilerinin haklı tarafı olmakla beraber nihayet umûmi zevk ister muhayyer kürdi, ister kürdili hicazkâr densin bu makamın ikinci karakterini daha çok sevmiş ve bestelemiştir.”
Bütün bestekârlık hayatında altı yüz’e yakın eser vermiştir. Kullandığı makamlarda birinci sırayı kürdilihicazkâr, hüzzam, karcığar, segâh makamları alır. Bu makamlardan fasıl şarkısı az olduğu ve ayrıca çok sevdiği için eser verdiği söylenir. Kıskanç olmamakla birlikte bestekârlığı ile gururlanarak “Ey melek” diye başlayan eseri için “Böyle bir beste yapanın alnını karışlarım” dermiş.
Dr.M.Nazmi Özalp-Türk Musikisi Tarihi kitabından alınmıştır.
Acemaşiran-El aman ey şûh-i aşık perverim
Acemaşiran-Hâlimi mecnun görse Rahmider
Acemkürdi-Bezm-i vaslında civânım bilesin yok kederim
Acemkürdi-Bir tarafdan feleğin kahrına duşar oldum
Acemkürdi-Bir vefasız yâre düştüm hiç beni yâd etmiyor
Acemkürdi-Bugün vadinle ruhum pür mesarım
Acemkürdi-Çekmez oldu gönül bu kadar cevrü cefayı
Acemkürdi-Edeli atf-ı nazar hâlime çeşm-i dilber
Acemkürdi-Geceyi gündüze her dem katalım
Acemkürdi-Gonca gülsün bülbül âsâ özlerim
Acemkürdi-Gördüm yüzünü gözlerimin nuru karardı
Acemkürdi-Neden eşküfledir tarfı külâhın
Acemkürdi-O kadar hırsla bakma yüzüme
Acemkürdi-Pür-hânde çiçekler dereler şevk ile çağlar
Acemkürdi-Saç saçlarını aman perişan
Acemkürdi-Tigi gamzenden gözüm kurtulmasın
Acemkürdi-Zülfünün zincirine bağlı dil-i divaneyim
Beyâtiaraban-Neden kalbim kırarsın bi vefasın
Dilkeşhaveran-Derdi hicranınla her an ağlarım
Dilkeşhaveran-Düşüp bin türlü ümmidi muhale
Dilkeşhaveran-Gülşeni aşkın hezarı dürrü naz
Dilkeşhaveran-Şöhreti aşkın yayıldı namdar oldun gönül
Evç-Bahar erse yine seyri gülistan olduğun görsem
Evç-Kan ağlayayım hasre kadar hem yanayım ben
Evç-Meyli sevda eylemez mi ey güzel canın senin
Evç-Sen ederken bir rakibi kâmran
Ferahfeza-Mecnuna misal etti beni çeşmi siyahın
Ferahfeza-Yanayım o güzel gözlerine hayran olayım
Ferahnak-O güzel hüsnünü dünya seviyor cânânım
Hicaz-Meşreb-i âvâremi sanma dönek
Hicaz-Nuri vechin ihtisamı hüsnünün buhranıdır
Hicaz-Pek çâresizim bahtı siyahkârın elinden
Hicaz-Recayı vasl için ol gülzâre
Hicaz-Sevgilim olmakta eskim daima gözden revan
Hicaz-Şu köylünün yosma da kızı amman amman
Hicaz-Yâ Resulullah cemâlin gün gibi verdi ziyâ
Hicazkâr-Âkıbet gitti elimden gönlümün bir tanesi
Hicazkâr-Andelib-i bağ-ı zülfün
Hicazkâr-Dağ-ı hicrin bin elem kattı benim efgânıma
Hicazkâr-Müzeyyen gülsitandır meh cemâlin
Hicazkâr-Seni görmek seni sevmek emeliyle yaşarım
Hicazkâr-Vazgeçti gönül aşku muhabbet emelinden
Hüseyni-Pek cüda düştüm gülümden
Hüseynizemzeme-Bir görmek ile hüsnüne kıldın beni şeyda
Hüzzam-Bağlandı gönül zülfüne bir yosma civanın
Hüzzam-Bir rivayet varki güyâ ben seni aldatmışım
Hüzzam-Görmedim uysun felek âmalime
Hüzzam-İnan inan ki ey güzel duyunca kelâmını
Hüzzam-İstemem alemde sensiz rüzigâr
Hüzzam-Rahm eder mi sana sandın a gönül
Hüzzam-Sinenin aşık-ı şûridesidir buselerim
Hüzzam-Yanayım derd-i firâkınla perişan olayım
Hüzzam-Yaşayamam sensiz efendim
Karcığar-Aşkın beni oldurdu yine
Karcığar-Bağla bu gönül yâresini bitti tuvanım
Karcığar-Çaresiz bir derde düştüm oldu aklım serseri
Karcığar-Düşmüşüz biz dillere bilmem senin ben nenmişim
Karcığar-Gönül beni usandırdı bana ağyari andırdı
Karcığar-Görünce ben seni ey mah
Karcığar-Hiç ilişme meh cemâlim dizde-i sevdakeşe
Karcığar-Nazırın yok senin ey mah yerde
Karcığar-Sana vardır bir sözüm meleğim
Karcığar-Tir-i çeşmanınla saydettin dil-i âvareyi
Karcığar-Zahmi hicranım gibi âlemde yâre var mıdır
Kürdilihicazkâr-Açmada kalbimde her dem tir-i sevda yâreler
Kürdilihicazkâr-Dilerse şâdigâm olsun diler gönlüm hazin olsun
Kürdilihicazkâr-Diyelim ki sen yok iken
Kürdilihicazkâr-Ey nazlı melek Hak seni bir tane yaratmış
Kürdilihicazkâr-Görünce vechini meftunun oldum
Kürdilihicazkâr-Görünce vechini meftunun oldum
Kürdilihicazkâr-Hasret ile ben şam u seher eylerim efgan
Kürdilihicazkâr-Kalbi sevda zedeler ah ile daim inler
Kürdilihicazkâr-Mest iken aguşa gelmez çırpınır hiddet eder
Kürdilihicazkâr-Tir-i nigehin açdı ciğergâhıma yâre
Kürdilihicazkâr-Vâdine aldandı gönül
Kürdilihicazkâr-Zerrece rahmetmedin nâle vû feryâdıma
Mahur-Bâdeler döndükçe artar bezm-i ıyşın neş’esi
Mahur-Bir sararmış sâka döndüm hep görenler ağlasın
Mahur-Gel bir daha gül rûyini aç handeni göster
Mahur-Gel eylenelim bu şeb beraber
Muhayyer-Ben sana takrire imkân bulmadım ahvalimi
Muhayyer-Ey rûhi revanım ne yaman afeti cansın
Muhayyerkürdi-Figânı nâleden bülbül usanmaz
Muhayyersünbüle-Meyus aşkım sensin penahım
Müstear-Âlemde sana kim aceba olmaya hayran
Müstear-Andelib feryadının hengâmı geldi sevdiğim
Müstear-Bir taraftan feleğin kahrına düçar oldum
Müstear-Layık mı sana ey nuri pakım
Müstear-Nev nihali hüsnü ansın her gören özler seni
Müstear-O güzel hüsnünü dünya seviyor cânânım
Müstear-Saz ile ben ağlıyorken firkâti cânânıma
Müstear-Sevdaya düşmüş kam almak ister her levegerden
Müstear-Sunma mey servihırama-nınla da serhoşlanırım
Müstear-Süzüldü didei sevda penahın
Nihavend-Artık yetişir ahu figân eyleme bülbül
Nihavend-Çeşmi mestin arz olunsa haleti mestanesi
Nihavend-Gönlümü ömrümü ruhum sana vakfetmişken
Nihavend-Meyusu aşkım sensin penâhım
Nihavend-Sevdiğim lûtfeyleyip gelmez misin imdadıma
Rast-Bilmem ki nedendir bana sen hor bakıyorsun
Rast-Meyl-i sevda eylemez mi ey güzel
Rast-Yeter artık bu kadar rencu elem
Sabâ-Gülzârı harab eyleme muhrik negamınla
Segâh-Diyemem ben elemi dehrile dilgir olsun
Segâh-Mest etmek için ruhumu ey siri mücessem
Segâh-Zevk olur giryelerim kalbi safa mestimize
Sultaniyegâh-Bilmem ki tehammül mü çoğaldı ne bu hâlin
Sultaniyegâh-Müjgânı çeşmin cânâna sâki
Sultaniyegâh-Yaradan öyle yaratmış ki güzellikte seni
Suzinâk-Bir günah ettimse cânâ suznâk oldum yeter
Suzinâk-Etmiyor hiç merhamet cânâ benim efgânıma
Suzinâk-Gördüğüm yerde seni buhtile
Suzinâk-Mehd içinde eski mihnetle açılmış gözlerim
Suzinâk-Soldum bu küçük yaşta yazık gül gibi soldum
Sûzinak-Takıldı kaldı gönlüm zülfüyâre
Şedaraban-Bülbül ne için dâmeni yâre el uzattın
Şedaraban-Kanlı yaş döksem damadem dideden
Şedaraban-Mahsun durur her köşesi
Şedaraban-Vah esiri derdi hicranım
Şedaraban-Yayılmış gülsitâne serteser mehpareler şimdi
Şevkefza-Beni gurbetlere attı şebim
Şevkefza-Derdimin bir fıkrasın açsam sana hicrân olur
Tahirbûselik-Cezbeder eyler dil i uşşakı pür fer gözlerin
Tahirbûselik-Derdi gamdan olmadım azade hiç
Tahirbûselik-Heves etti gönül aşku hevaya
Tahirbûselik-Hiç muhabbet mi olur yârim fedakâr olmasa
Tahirbûselik-Hüsnü reftara bakın şanlı civanım geliyor
Tahirbûslik-Kim derdi ki bir gün bana cânân olacaksın
Uşşak-Baktı bir goncaya bir hare gönül
Uşşak-Fikri vaslın ile ağlar gece gündüz didelerim
Uşşak-Nasıl çıksam başa zahmi kederle
Uşşak-Vücudun mazharı sirri ezeldir ya Resulallah
Yegâh-Gözünün saffetine nuruna meftun oldum
Henüz yorum yapılmamış.