Selâhaddin Pınar (1902-1960)
Selahaddin Pınar 22 Ocak 1902 tarihinde Üsküdar, Altunizade de doğdu. Babası Sadık Bey aslen Denizli ilinin Çal kasabasındandır. Eski hukukçulardan olan Sadık Beyi çeşitli illerde ve memleketi olan Denizli’de kadılık yapmış,Denizli milletvekili olmuş. İstanbul “Yüksek Ticaret ve İktisat Mektebi” nde “Medeni Hukuk Müderrisliği” yapmıştı. Annesi İsmet Hanım ud çalar, babası da musikiyi severdi.Türk Musikisi’ni daha çocukluğunda, aile çevresinde tanımıştı.
İlkokulu okuduğu yıllarda Sadık Bey, Çal’a tayin olduğundan Selahaddin Pınar İlk öğrenimini burada tamamladı. Buradan sonra sırasıyla önce Saros adasına, sonra Edirne’ye tayin oldular. Ortaokula burada okuduktan sonra 1918 yılında İstanbul’a geldiler. Babası oğlunun ciddi bir öğrenim görmesini istiyordu.Bu mümkün olamadı; çünkü o musikişinas olmaya karar vermişti. Bir süre İtalyan Ticaret Okulu’nda okudu ise de yarım bıraktı.
Musiki çalışmalarına on iki yaşında iken, yani 1914 yılında Udi Sami Bey’den ud dersleri alarak başladı. 1920 yılında kurulan, daha sonra “Üsküdar Musiki Cemiyeti” adını alacak olan “Darü-l Feyz-i Musiki”nin kurucuları arasında bulundu. Burada telgrafçı Ata Bey, Udi Sami Bey, Tanburi Cemil Bey’in öğrencilerinden Kadıköylü Fuat Bey (Sorguç) gibi kimselerle ciddi çalışmalar yapılırdı.Üsküdar Musiki Cemiyet olduktan sonra bu çalışmalara Necati Tokyay, Emin Ongan, Şükrü Tunar,Hafız Burhan ve daha nice isim yapmış ve yapacak olan sanatkarlar katılmıştı. Bestenigar Ziya Bey, Mızıkalı Celal Bey, Udi Sami Bey, hanende Hüsamettin Bey, Kazım Uz ve Ali Rıfat Çağatay hoca olarak görev yapıyordu. Selahddin Pınar bütün bu hocaların çeşitli yönlerinden yararlandı. 1919 yılında tanbur çalmaya yöneldi. Udi Selahaddin Bey olmuştu. Aynı zamanda kendine özgü bir uslub ve boğuk sesi ile okurdu.
Bestekarlığa on sekiz yaşında başladı. İlk eseri sözleri adliyeci Senihi’nin olan kürdilihicazkar makamından ve aksak usulünde bestelediği “Mülkün ne yaman şule-i ikbali karardı” güfteli şarkısıdır. En çok bu makamı sevdiğini ve dile getirdiğini yakınları bilirdi. Yıllar ilerledikçe musiki repertuvarımıza birbirinden güzel şarkılar hediye etti. Eserlerinin çoğunu İskender Kutmani yayınlamıştır. Resmi görev almadı denebilir.
Çok temiz giyinen zarif, efendi, güzel ve esprili konuşan Selahaddin Pınar gerek musiki çevrelerinde, gerekse dostları arasında sevilen, sayılan bir kimseydi. İçkiye düşkündü; çok güzel meze hazırlar ve yemek yapardı. Ölümünden iki yıl önce Bursa’da ciddi olarak hastalanmış, bir “kalb infarktüsü” geçirmişti. Nihayet 6 Şubat 1960 günü Todori’nin lokantasında, yanında söz yazarı Selim Aru olduğu halde, yemek yemek üzereyken yine bir kalp krizi sonucu öldü. 7 Şubat 1960 tarihinde kalabalık bir toplulukla Şişli Camii’nde kılınan namazdan sonra Zincirlikuyu Asri Mezarlığı’nda toğrağa verildi.
Rahmetli Atatürk, Pınar’ı takdir eder, İstanbul’da bulunduğu zamanlar huzuruna çağırırdı. Bunlardan birini kendisi şöyle anlatıyor: “…Yıl 1930… Arkadaşlardan Nubar, Dolmabahçe’de Büyük Gazi’nin huzurunda çalıyor, Gazi de zevkle dinliyor ve bir ara Nubar’a soruyor:
-Kendi eserleriniz de var mı?
Nubar da okumuş. Gazi bunu da çok beğenmiş, bir şarkısını daha istemiş. Bunun üzerine Nubar:
-Efendim benim başka şarkım yok bir arkadaşımın yeni güzel bir şarkısı var. Müsaade buyurursanız onu okuyayım diye benim,
Anladım sevmeyeceksin beni sen nazlı çiçek
Hasta kalbim yine hicranını yalnız çekecek
Belki ruhum seni çılgınca severken ölecek
Yine sensin beni bir lahza şifayab edecek
şarkımı okumuş. Nubar hakikaten güzel okurdu. Gazi’nin de pek hoşuna gitmiş.
-Kimin bu? Bu eserin sahibini öğrenmek isterim, demiş. O da:
-Arkadaşlardan tanburi Selahaddin… deyince Gazi:
-Bu kabiliyetli çocuğu tanısam demiş
Ertesi akşam zaten tanıştığımız Kılıç Ali Bey telefonla davet etti. Otomobil gönderdiler, kalktım gittim.Büyük Gazi’nin huzuruna ilk çıkışım; heyecan içindeyim. Dolmabahçe Sarayı’nın muazzam salonunda nasıl adım atacağımı bilmiyorum. Gazi karşıda oturuyor, etraf da kalabalık. Ne yapacağımı öğretmiş olduklarından elimdeki madeni tanburla ilerledim; elin öptüm. İltifat ettiler. Bir yer gösterdi oturdum. Evvela bir fısıltı oldu. Hanendeler okudular; ben de iştirak ettim. Bir müddet sonra Gazi bana hitapla:
-Sizi yalnız dinleyelim..Dün gece Nubar Bey güzel bir eserinizi okudu. Bir de sizin ağzınızdan dinleyelim, Buyurdu.
-Emredersiniz…diye okumaya hazırlandım ama, bir hata edeceğim diye ödüm kopuyordu. Tarif edilmez bir heyecan içindeydim. Hele bakışlarım gözlerine ilişince büyülenmiş gibi oluyor, titriyordum. Sazımı akord ettim ve tek başına okudum. Çok mütehassis oldu:
-Bir daha okuyun dedi. Bu iltifatın verdiği sevinçle kabıma sığmayacak hale geldim. O anda dünyalar benim oldu. Tekrar okudum,yine takdir etti. Yalnız sazımı beğenmemiş.
-Bu madeni sazı değiştirin… Bunda bizim an’anevi tanburumuzun hassasiyeti yok, buyurdu. O günden sonra madeni saza veda ettim.
İtiraf ederim ki, sanatımda beni en çok teşvik ve teşci eden büyük halaskar Atatürk’ün paha biçilmez iltifatlarıdır. O vakit gençlik de vardı. Onun küçük bir takdir ve teşviki insana yaratmak kudretleri, hayata ve sanata bambaşka bir gözle bakmak, emniyet ve cesaretle bağlanma aşkını verirdi. Ve o kadar yüksek bir sezişi vardı ki, tarif edemem…
Florya Deniz Köşkü yeni yapılmıştı. Bir akşam oraya davet ettiler. Hafız Yaşar da orada idi.
-Bir fasıl yapın dedi; hüzzam faslı yaptık. O aralık yeni bestelediğim şu şarkı da vardı:
Aşkınla sürünsem, yine aşkınla dirilsem
Bilmem ki ne yapsam da senin kalbine girsem
Bir gölge gibi ruhunun altında belirsem
Bunu Atatürk bilmiyordu. O gece saz heyetiyle hep beraber çaldık, söyledik. İlk defa dinledikleri bu şarkı dikkat nazarını çekmiş… Fakat zekaya bakın:
-Durun!… dedi ve bana hitapla,
-Bu şarkı sizin mi? Diye sordu
-Evet efendim, dedim.
-Ben anladım zaten… Sen bunu yalnız oku, buyurdu.
O kalabalık saz ve hanende içinde daha ilk duyuşta, benim olduğunu sezişi beni hayrette bıraktı. Bu görülmemiş müthiş bir seziş hassasıdır. Sonra son derece hassastı: mesela bir gece yine “Gel gitme kadın “şarkısını okurken, bunun “Karşında esirim bana düşman gibi bakma” yerine gelince, ağlayarak masayı terketip uzaklaştığını görmüştüm.
Eserlerine söz çok titiz bir sanatkardı. Şarkılarının çoğunun sözlerini Mustafa Nafiz Irmak yazmıştır. Yirminci yüzyıl içinde yetişmiş bestekarlar arasında özel bir yeri olan Pınar, şarkı formunun geleneklerine bağlı olmakla beraber kendine özgü bir yol izlemiş, yeni bir duyuş ve anlayışın etkisi altında güzel eserler bestelemiştir. Eserlerinde makamlarımızın seyir ve hareketi, usta bir modülasyon tekniği, ritm ve melodi uygunluğu dikkat çekicidir. Eserlerinin çoğu o zamanın ve zamanımızın ses sanatkarları tarafından plaklara okunmuştur. Şarkılarının bilinenlerinin sayısı yüze yaklaşır. Bazıları da unutulmuştur. Saz icracılığı bestekarlığının yanında önemli sayılmaz. Sanat hayatının büyük bir bölümünü İstanbul sahnelerinde geçiren Selahaddin Pınar geçimini bu yoldan temin etmiştir.
Dr.M.Nazmi Özalp-Türk Musikisi Tarihi kitabından alınmıştır.
Acemaşiran-Bülbülün sesi ah oldu bu yıl faslı baharda
Bayati-Artık yetişir çektiğim insafsız elinden
Bayati-Kalbim yine üzgün seni andık da derinden
Bayatiaraban-Bülbülden işveli güllerden ince
Bayatiaraban-Sevdalı gönlümle yine diz dize
Evcara-Mecnun koşar leyla diye
Evcara-Söndü yadımda akislar gibi aşkın seheri
Eviç-Gel beklediğim sevgili akşamlar olunca
Eviç-Gözyaşlarımız kalbime toplanmış emeldi
Ferahnak-Çok bekledim akşam seni yollarda vefasız
Gerdaniye-Boş kalan kalbimi doldurmada derdim kederim
Gülizar-Bülbülün derdini sormayın gülden
Hicaz-Anladım sevmeyeceksin beni sen nazlı çiçek
Hicaz-Bir bahar akşamı rastladım size
Hicaz-Dilerim yüce Tanrım dinmesin bu iç ağrım
Hicaz-Gönül yarasından acı duyanlar
Hicaz-Hasta kalbimde açılmış kanayan bir yarasın
Hicaz-Kalmadı bende ne arzu ne gönül
Hicaz-Leyla gibi hıçkırsa ve mecnun gibi yansa
Hicaz-Sızlayan kalbimi sev ruhu nuvazişle kanat
Hicaz-Vallahü gönül aşkı ile zaru nizardır
Hicaz-Yalnız onu sevdim o hayalimdeki kuştu
Hicaz-Yüzüm gülse de kızlar içinde yara sızlar
Hicazkar-Gönül derdi çekenleri gizlice yaş dökenleri
Hisarbuselik-Beni de alın ne olur koynunuza hatıralar
Hüseyni-Hayal deryasına ben bazı bazı
Hüseyni-Hülyamı yakan kor gibi aguşuna yatsam
Hüzzam-Aşkınla sürünsem yine aşkınla delirsem
Hüzzam-Avare gönlümün en son muradı
Hüzzam-Avare gönlümün en son muradı2
Hüzzam-Bilmem niye sinemdeki yarem yine sızlar
Hüzzam-Gecenin matemini aşkıma örtüp sarayım
Hüzzam-Gecenin matemini aşkıma örtüp sarayım2
Hüzzam-Gönlümde derin bir sızı vardır elinizden
Hüzzam-Gözünün rengini sordum kara sevda dediler
Hüzzam-İnleyen udum mu yoksa benmiyim farkeylemem
Hüzzam-Sevdalı gözlerle sen bana baktın
Hüzzam-Seviyordum onu ruhumda kanarken yaralar
Hüzzam-Sormadın halimi hiç kalbimin esrarı nedir
Hüzzam-Ümidini kirpiklerine bağladı gönül
Hüzzam-Yıllarca bana yar-ı füsunkar olan eştin
Karcığar-Ben öldükten sonra bu kuşlar öter
Karcığar-Dile düştüm senin yüzünden dile
Karcığar-Dile düştüm senin yüzünden dile2
Karcığar-Goncadan geçti gönül2
Karcığar-Sana gönül verdim beni bırakma
Karcığar-Sana gönül verdim beni bırakma2
Karcığar-Yıllarca seviştik bana her derdini verdi
Kürdilihicazkar-Akşam yine gölgenle sabah etti bu gönül
Kürdilihicazkar-Aşkın bana mazide son hatıra olsun
Kürdilihicazkar-Aşkınla yanan gönlüme
Kürdilihicazkar-Bir gizli günahın izi gül benzini sarmış
Kürdilihicazkar-Bir gizli günahın izi gül benzini sarmış2
Kürdilihicazkar-Bir gizli yalan söylese de aldat beni kandır
Kürdilihicazkar-Bir gizli yalan söylese de aldat beni kandır2
Kürdilihicazkar-Bir gonca açılmış pınarın dertli başında
Kürdilihicazkar-Dudağım dudağında kemençede yay gibi
Kürdilihicazkar-Dudağım dudağında kemençede yay gibi2
Kürdilihicazkar-Elimde meşalem dilimde nağmem
Kürdilihicazkar-Elimde meşalem dilimde nağmem2
Kürdilihicazkar-Ellerine kimler yaktı kınayı
Kürdilihicazkar-Erisem göğsünün üstünde
Kürdilihicazkar-Erisem göğsünün üstünde2
Kürdilihicazkar-Gel gitme kadın ruhumu hicranına yakma
Kürdilihicazkar-Ne demiştin niçin caydın sözünden
Kürdilihicazkar-Ne demiştin niçin caydın sözünden2
Kürdilihicazkar-Ne gelen var ne haber
Kürdilihicazkar-Nereden sevdim o zalim kadını
Kürdilihicazkar-Sorma bana nafile neler düşündüğünü
Kürdilihicazkar-Süslendim kalbimin yıldızıyla ben
Kürdilihicazkar-Yalancıdır hep aynalar gir kalbime gör kendini
Kürdilihicazkar-Yedi renkle harelenir
Muhayyer-Pek nazik küçük eli incecik kıvrak beli
Muhayyerkurdi-Bakışı çağırır beni uzaktan
Muhayyerkürdi-Kalbime bir kanlı yare açtı
Muhayyerkürdi-Kalbimi ayağına atsam ölecek gibi
Neva-Bir deli gönlün var kırık sazın
Neva-Gonca açmaz gül olmaz baharı yok gönlümün
Nihavend-Ben bir sevda çiçeğim adıma gül derler benim
Nihavend-Geçti ömrüm yine hala ben o bin derdileyim
Nihavend-Hala yaşıyor kalbimin en gizli yerinde
Nihavend-Sana gizli bir diyeceğim var
Nişaburek-Ayrılık yarı ölmekmiş
Rast-Akşam oluşunda çözülür gönlüme derdin
Rast-Aylar geçiyor sen bana hala geleceksin
Rast-Ey sen ki alev saçlı zafer kuheylaniyle
Rast-Söylemek istesem gönüldekini
Rast-Yalnız benim ol el yüzüne bakma sakın
Segah-Ömür gaflet uykusunda sönen bir rüyadır
Suzinak-Bir kasedir alev dolu gönlüm yana yana
Tahirbuselik-İlkbahar olmayınca bürünme ala gönül
Tahirbuselik-Kız göğsüne taktığın o kan kırmızı güller
Henüz yorum yapılmamış.