Hüseyin Sadeddin Arel (1880-1955)
En büyük müzikologlarımızdan biri olan Hüseyin Sadettin Arel 18 Aralık 1880 tarihinde İstanbul’un Vefa semtinde doğdu.Anadolu kadıaskerlerinden müderris Mehmed Emin Efendi’nin altıncı çocuğudur.Annesi Fatma Zekiye Hanım’dırİlk öğrenimini Vefa’da Taşmektep,Şemsülmaarif ve Nümune-i Terakki okullarında tamamladıktan sonra 1886 yılında ailesi ile İzmir’e göçetti. Babası şer-i hükümlerine ters düşen bir emri dinlemediği için İzmir naipliğine tayin olmuştu. İzmir’de Fransız kolejini bitirdikten sonra yüksek öğrenimi için İstanbul’a geldi.Bir yandan medreselerde okuyarak “icazet” alırken, diğer yandan “Hukuk Mektebi” ne devam ediyordu.Üstün başarı ile 4 Eylül1906 tarihinde buradan mezun oldu ve kendisine “üstün başarı madalyası” verildi.Özel öğretmenlerden aldığı derslerle yabancı dilini ilerletti.İyi derecede Arapça,Farsça,Almanca,Fransızca,İngilizce; anlayabilecek kadar da İtalyanca, İspanyolca, Latince, Rumca,Eski Yunanca, Ermenice, hatta Flamanca ve Slavca’yı öğrendi.
O zamanın anlayışına göre öğrenciler devlet dairesinde görev aldıklarında Arel de memuriyete onbeş yaşında İzmir’de bulunduğu sırada “Vilayet Mektubi Kalemi”nde başladı.
İstanbul’a geldikten sonra 1901 de Adliye Nezaretine tercüman olarak girdi.Aynı nezarette şifre müdürlüğü, 1909 da “Ticaret-i Bahriye Mahkemesi” üyeliği, 1911 de ceza işleri müdürlüğü yaptı ve bir yıl sonra istifa ederek ayrıldı. 1910 da Washington’da toplanan uluslar arası hukuk kongresine ülkemizi temsilen katıldı.Bu münasebetle orada bazı incelemelerde bulundu, tebliğler ve konferanslar verdi.
Adliye Nezaretinde çalıştığı yıllarda, eski sadrazamlardan ve Adliye Nazırı Abdurrahman Nureddin Paşa’nın kızı Pakize Hanım’la evlenmiş, bu evlilikten tek çocuğu olan kızı Naciye doğmuştur.
1913 yılında Danıştay’da maliye ve bayındırlık üyeliklerinde bulundu.1914 de Tapu ve Kadastro genel müdürlüğüne, aynı yıl içinde “Tanzimat Dairesi Reisliği”ne getirildi.Bu daire 1918 yılında kapatılınca görevinden ayrıldı ve bir daha resmi görev almadı.Mütareke yıllarında Amerika’ya giderek 1923 yılına kadar orada yaşadı.Amerika’dan döndükten sonra bir büro açarak İzmir’e yerleşti ve avukatlık yaptı.Beş yıl serbest çalıştıktan sonra 1928 yılında İstanbul’a nakletti.Bir ara “Adliye Vekaleti Ahkam-ı Şahsiye Komisyonu”na başkanlık etti ve Tapu-Kadastro yasasının çıkarılmasına yardımcı oldu.Son zamanlarına kadar avukatlık mesleğini bırakmadı. İstanbul’da 6 Mayıs 1955 tarihinde, Bomonti’deki evinde “Siroz” hastalığından hayata gözlerini yumdu.
Musiki Öğrenimi
Müzik çalışmalarına on yaşında başladı.İlk olarak Udi Şekerci Cemil Bey’den ud ve nazariyat dersleri aldı. Bu ilk adımdan sonra kişisel çabası ile bilgisini derinleştirdi.Başta Türk Musikisi olmak üzere bütün dünya musikileri hakkında yazılmış olan eserleri topladı. Çok yabancı dil bilmesi sebebi ile her türlü kaynaktan nazari bilgilerini güçlendirdi.Nazari çalışmalarının yanı sıra ud, ney, keman, kemençe, tanbur, viyola, viyolonsel, özellikle piano çalmasını öğrendi. 1907-1909 yılları arasında Edgar Manas’tan armoni, kontrpuan ve füg öğrendi.Kompozisyon, orkestrasyon ve enstrümantasyon bilgilerini kendi gayreti ile elde etti.
Koleksiyonculuğu ve yayımcılığı
Arel büyük fedakarlıklarla iki kez kütüphane kurdu.Bunlardan ilki kayınbabası Abdurrahma Nurettin Paşa’nın konağında oturduğu yıllarda, İstanbul’un işgali sırasında Fransızlar tarafından kasten yakıldı. Bu yangında pek çok nadir yazmalar, koleksiyonlar ve değerli kitaplar yok oldu. İkinci olarak kitap toplamaya İzmir’de başladı; yeni kütüphanesini Bomonti’deki evinde kurdu.Bir çok yerli ve yabancı kitabı bir araya getirdi.Bunlar arasında Türk Musikisi açısından büyük değer taşıyan yazma eserler, fotokopiler, filimler bulunuyor.
Bir ömür boyu maddi ve manevi fedakarlıklarla topladığı, bilenlerden bizzat notaya aldığı koleksiyonu özellikle önemlidir. Bu koleksiyona Dr.Suphi Ezgi’nin topladığı eserler de katılmıştı.Sadece Türk Musikisi ile ilgili eserlerle sınırlı kalmamış, bütün dünya musikileri için önemli belgeleri biriktirmişti.
Sadeddin Arel, 1908 yılından başlayarak on beş gün içinde bir olmak üzere “Şehbal” adında bir kültür ve magazin dergisi çıkardı. Matrisleri İtalya’da hazırlanan bu dergi, o yıllardaki yayınlara göre, gerek baskı ve gerekse kalite yönünden üstün nitelikte idi. Ancak yüz sayı çıkabilen Şehbal, İstanbul’un işgali sırasında idare binası yanarak koleksiyonu ve belgeleri mahvoldu. Bu dergi musikimiz hakkında araştırma yapacaklar için en önemli kaynaklardan biridir. 1939 yılında İsmail Hami Danişmend’le çıkarmış olduğu “Türklük” dergisi ancak on beş sayı çıkabildi.Bu dergide yayınlanan “Türk Musikisi Kimindir?” başlığı altındaki seri makaleleri sonradan kitap haline getirilmişitr. 1948 yılında çıkmaya başlayan “Musiki Mecmuası” son yayın organıdır.Başta bu dergiler olmak üzere çeşitli dergi ve gazetelerde çok sayıda makale, inceleme ve araştırma yazıları yayınlamıştır. Kütüphanesinin tamamına yakın bir bölümü ölümünden sonra “Türkiye Enstitüsü” ne hibe edildi.
Musiki Hocalığı
Musiki öğrenmek isteyen herkese evinin kapısı açık olan bu büyük insan, hiçbir karşılık beklemeden bir ömür boyu önceleri haftada iki gün, sonraları yalnız cumartesi günleri evinde akademik musiki toplantıları yapardı. Hatta başlangıçta bu toplantılar yemekli olarak yapılırdı. İzmir’de bulunduğu yıllarda, İstanbul’a naklettikten sonra da, ölünceye kadar bu gelenek devam etti.Türk Musikisi alanında yetişmiş, isim yapmış pek çok sanatkar, Arel’in akademik toplantılarından yararlanarak yetişmiş denebilir. Ayrıca evi çağının ilim ve sanat adamlarının da uğrak yeri olmuştur.
Engin musiki bilgisi be genel kültürü kendisinin kısa zamanda çevresinde ve İstanbul’da tanınmasına yardımcı olmuş, özel musiki okullarında ders verme teklifleri yağmış, daha 1916 yılında Darüttalim-i Musiki’de ders vermeye başlamıştı. Olağanüstü bir yetki ve beş yıllık bir anlaşma ile 1943 yılında İstanbul Konservatuarı’nın başına getirildi.1948 yılında süresi dolunca yenilemek istemedi; burada ayrıldıktan sonra “İleri Türk Musikisi Konservatuarı” nı kurdu ve bu okulun yayın organı olan “Musiki Mecmuası”nı çıkartmaya başladı. Arel’in bu yönlerini değerli öğrencisi Ercüment Berker şu haklı görüşlerle değerlendiriyor; “…Müzikolog H.Sadeddin Arel, ulusal kültürün soylu ve güçlü değeri olan , ancak yüzyıllar boyunca dar bir çevre içinde ustadan çırağa geçen , gizli bir fen ve sanat halinde kıskançlıkla gizlenen Türk muzikolojisini çağdaş metodolojiye göre düzenleyip -kendi deyimiyle- işporta mataı halinde isteyenin yararına sundu. Böylece, Türk Musikisi’nin yaygın eğitimini ve Türk Musikisi’nin yaygın eğitimini ve Türk Musikisi Devlet Konservatuarı’nın kurulması olanağını hazırlıyordu…”
Türk Musikisi hakkındaki görüşleri
Bu görüşlerin tümünü burada özetlemek olanağımız yok.Kısa paragraflarla bazılarına değinmeye çalışacağız. Türk ve Batı musikilerini iyi bilen Arel hakkında, ülkemizin Batı Musikisi mensupları da olumlu fikirler ileri sürmüşlerdir.Bu görüşler, “Türk Musikisinin çok seslilikte büyük değerler kazanacağına inanan ve bu yolda çaba gösteren bir bilgin” olduğu noktasında birleşir. Musikimizi derinlemesine bilen ve bu sanata aşık bir bilgenin şu samimi sözlerini her Türk Musikisi aşığı ve her Türk çocuğunun ibretle okuması gerekir.
“…Türk Musikisi, onun değerini anlayabilecek kimselere hayranlık telkin edebilecek kadar muhteşemdir.”
“…Hayatımda Türk Musikisi’ne sarfettiğim zamanın birkaç mislini Batı Musikisine sarfetmiş olduğum ve bu musikinin şaheserleriyle vecde geldiğim halde, bir türlü Türk Musikisi aşkından kendimi alamayışım, belki kısmen milli meylimdendir; lakin mutlaka ziyade Türk Musikisi’nin bünyesinde gördüğüm olağanüstü inkişaf kabiliyetindendir.”
“…Realite şudur ki, Batı Musikisi’nin bir bestekara temin ettiği klasik, romantik, modern, polifonik veya monodikle muhakkak veya muhayyel ne kadar vasıta varsa, hepsinin en az on misli, evet on misli Türk Musikisi’nin içinde yatıyor”
“…Batı Musikisinde duygumuzu ve idrakimizi kamaştıracak kadar harikalar vücuda getiren dehaların , o musikiden en az on kere daha zengin imkan ve vasıtalarla dolu bir sahada neler yapabileceklerini düşünen her akıllı kimse gibi, (Batı Musikisi’ni sevdiğim için Türk Musikisi’ni severim) diyecektir.”
“…Garp’tan almaya muhtaç olduğumuz teknik sekiz ilimden ibarettir. Fakat her Türk bestekarı bütün bu ilimlerden başka bir de kendi musikisini bilmeye muhtaçtır. Ta ki yazacağı eserler Garp taklidi olmaktan kurtulacak, vazıh bir milli damgayı hamil bulunabilsin.”
Bu görüşlerin ışığında ortaya çıkan genel kanıya tercüman olan ortak görüşü yine Ercümend Berker dile getirmiş: “…H.Sadeddin Arel çağına sığmayan dehası, Türk musikisinin makam, usul ve form olanaklarını başka hiçbir bestecide görülmeyen genişlikte kullanması, ulusal ve evrensel musikiyi kavrayan geniş ufku ve yorulmak bilmez büyük çalışma gücüyle Türk Musikisi’nin altıncı ve son dönemi olan reform dönemini başlatan besteci olmuştur”
Türk Musikisine getirdiği yenilikler
Musikimizin tonal sisteminin XIX.yüzyıl sonuna kadar doğru dürüst araştırılmadığını, eski “Edvar” kitaplarının incelenmediğini, bu yönünü ilk olarak ele alan ve ayrıntılı yayınlar yapan kişinin büyük müzikoloğumuz Rauf Yekta Bey’in başlattığı bilimsel çalışmaları daha ileri bir düzeye götüren ve sağlam temellere oturtan da Arel olmuştur. Dr.Suphi Ezgi ve Salih Murad Uzdilek’le yorucu araştırmalardan sonra, musikimizin akustiğini, tamamına yakın bir biçimde açıklamasının yapmıştır. Böylece yirmidört eşit olmayan aralığın varlığı ispatlanmış ve bu görüşün bilimsel dayanakları belirlenmiştir. Bugünkü görüşlere göre eğer bu sistemin eksik yönleri varsa, müzikoloji ile uğraşanların eleştiri yerine bu eksik yönleri tamamlamaları gerekir.
Batı notası tam olarak Sultan II.Mahmud döneminde ülkemizde yaygınlaşmışsa da, Hamparsum notasının yerini tutmamıştır.O
zamanki görüşler bu nota ile Türk Musikisi eserlerinin yazılamayacağı merkezideydi. Arel, arkadaşlarıyla donanım işaretlerini bularak bu sorunu da çözüme bağlamıştır. Batı musikisi terminolojisinin bizim musikimizin ihtiyacını karşılamadığını görmüş, kendi ses yapımız ve icra özelliğimize göre bir Türk musikisi terminolojisi ortaya koymuştu. Bugün kullanılan bu sözcüklerin pek çoğu Arel’e aittir.
Arel, Türk Musikisi’nde çok sesliliğe taraftardı; ancak, bu çok seslilik kendi tonal sistemimizin gereğine göre yapılmalıydı. Bu düşüncelerini sırası geldikçe söylemiş ve nitekim eserlerinin içinde önemli bir sayıya ulaşan çok sesli besteleri bu esasa göre bestelemiştir. Beş tür kemençe ile bir “Kemençe Ailesi” fikrini ortaya atması bu düşünceden kaynaklanmıştır. Bu düşünce başarı ile uygulanmış, dönemin ünlü sanatkarları tarafından bu sazlar denenerek, bu yoldaki besteler icra edilmiştir.Bu büyük insanın açtığı çığır kendinden sonra geliştirilmemiş, yapılmış olanların tekrarından ibaret kalmıştır.
Eserleri
Verimli bir bestekar olan Arel, bir ömür boyu Batı ve Türk Musikisi dalında iki bin kadar eser ortaya koymuştur.Ercüment Berker’in verdiği listeye göre bu eserlerin sayısı ve türü şöyledir; 51 Mevlevi Ayini, 108 Durak, 87 İlahi, 13 Ney taksimi bestesi, 24 Peşrev, 28 Konser Saz semaisi, 80 Saz semaisi, 42 Oyun havası, 20 Dramatik saz eseri, Tanbur ve Viyolonsel için 8 taksim, 11 köçekçe, Beste ve Semai gibi büyük formlarda 7 sözlü eser, 51 Gazel, 3 Gazelli taksim, 2 Marş, 104 Şarkı, Oda müziği ve koral, Altılama, Üçleme, İkileme olarak toplam 71 çoksesli eser. Bunlardan başka Türk Musikisi nazariyatı dersleri, Armoni dersleri, Kontrpuan dersleri, Füg dersleri, Prozodi dersleri, Türk musikisi ileri solfej dersleri, Eski Musiki Tarihi (Başlangıç), Türk Musikisi Kimindir?, Çeşitli makaleleri ve Kantemiroğlu’nun Edvar’ının yayını sayılabilir. Batı musikisi notları basılmamıştır.
Dr.M.Nazım Özalp-Türk Musikisi Tarihi adlı kitabından alınmıştır
Acemaşiran Durak-Hemişe bülbülün gülşende feryâdı mahabbettir
Acemaşiran Gazel-Benim kim bir leb-i handan için giryanlığım var
Acemaşiran Gazel-Gazel olsada hamiş lâli
Acemkürdi Durak-Ey derde verman isteyen
Acemaşiran Saz Eseri-Oyuncu Kız
Aşkefza Durak-Düştüm yine derde
Beyâti-Derûnumda olan hâlet ne hâlettir
Beyâti-Ben onu çok severdim sevgiden usanmasa
Beyâti-Buyruk senin ferman senin
Beyâti Gazel-Demişler goncaya aşıklığım râzın sabâ derler
Beyâti Gazel-Mestinâzım kim büyüttü böyle bir pervaneyi
Beyâti Gazel-Muradın anlarız ol gamzenin iz’anımız vardır
Beyâti-Mücessem ruhsun timsal-i ansın yamansıın
Beyâti-Terkeyle hicabı güzelim
Beyâtiaraban-Hangi âhûya tutuldum ise nalân oldum
Beste Isfahan Durak-Cânâne görünür bana cânâ neye baksam
Beste Isfahan Durak-Vâsıl olmaz kimse hakka cümleden
Bestenigâr Durak-Biz ol uşşakı serbâzız
Bestenigâr Durak-Her kimin kalbinde zikrullah olur
Bestenigâr Tevhid-Şeb-i tenhada
Bestenigâr-Yâ ilâhi sana geldik bizi mahsun eyleme
Bûselik-Benim aklımı çelen bir çift yeşil göz oldu
Bûselik-Bilmem ben bu gönlümle nasıl yaşayacağım
Bûselik-Çok güzelsin hüsnü anın mahısın
Bûselik-Dil hânesini mir’atı Hak seyri cemâlullâhı gör
Bûselik Durak-Cânu dilde aşkı mihmân eyleyen aşk senindir
Bûselik Durak-Dost senin aşıkların kılmaz nazar
Bûselik-Ey gözleri lacivert bak bir lâhza bu yana
Bûselik Gazel-Derd-i aşkın def’ine zahmet çeker dâim
Bûselik-Gül sevdiceğim güller açılsın yanağında
Bûselik-Hâlime bir bak da insaf et biraz
Bûselik-Mavi bir göz beni attı bu derin sevdaya
Bûselik Oyun Havası-Zillerle rakseden kız
Bûselik-Yâ vasi al mağfiret halime senden meded
Bûselikaşiran Saz Eseri-Gece Münacâtı
Çargâh-Çok güzelsin hüsnü anın mâhısın
Çargâh-Dilerim bûse olup kalmayı dudağında
Çargâh-Dolsun dile nûrun aç nikâbın
Çargâh-Kahkahan aks eder bezme ney olur
Çargâh Marş-Selam sana ey sevgili
Çargâh-Sabah-ı ömrümü bir bir getirdi hatırıma
Çargâh-Sanma cevrin güzelim gönlümü yıktı
Çargâh-Târ-ı kalbim inliyor mızrabı vurdukça
Çargâh-Yüzlerce arkandan ağlayan gence
Dilkeşhâveran Durak-Mirat-ı dilin
Dilkeşhâveran-Ey hoş ol mest ki
Evcârâ Durak-Dil hânesi pûr nûr olur
Evcârâ Durak-Âşıkın gitmez dilinden
Evç Durak-Derd-i hakka tâlib ol
Evç Durak-Vuslat gibi nimet mi olur
Evç-Hiç sünbül sünbüli zülfün gibi
Ferahfezâ Durak-Eyâ âlemlerin şâhı
Ferahfezâ Durak-Mâil olma dünyaya
Ferahfezâ Gazel-Bir şeker hand ile
Ferahfezâ Gazel-Ben olsam bir de mutrib
Ferahfezâ-Gel vücudun perdesin
Ferahnâk Durak-Mevlâm ver aşkını bana
Ferahnâk Saz Eseri-Gönülden Gönüle
Ferahnâk Saz Eseri-Bulut Güneş
Ferahnümâ-Ben inandım ey gönül lutfeyle
Ferahnümâ-Benden ey mâşukam enzârın
Ferahnümâ-Derdimi ummâna döktüm asumana inledim
Ferahnümâ-Dudağından bana tattırmadı vuslat tadını
Ferahnümâ Durak-Aşk ile nûş eyleyen bezm-i ezel
Ferahnümâ-Ey sevgilim olmasın sakın gamın esefin
Ferahnümâ Gazel-Busi lâlin söyle sirabı zülal eyler beni
Ferahnümâ-Güzel kız fidan oldun
Ferahnümâ-Renc-i hâtır vermesin feryad-ü efgânlar sana
Ferahnümâ-Sevmemiş bir sevdiğim var anlamaz sevda nedir
Heftgâh-Cana meylin var ise hükmeyle teslim eyleyim
Heftgâh Durak-Kalmışız derya-yı gaflet içre
Hicaz-Bir kaç gündür gönlümde bir hesabın var
Hicaz Durak-Aşkınla çâk olsa bu ten
Hicaz Durak-Bülbül-i şûrideyim
Hicaz Durak-Kim ki aşkın dârına
Hicaz Durak-Nedir bu katralarda
Hicaz Gazel-Canımın cevheri ol
Hicaz Gazel-Sinede bir lâhza âram eyle
Hicaz İlâhi-Ey gönül aşka çevir gel yüzünü
Hicaz İlâhi-Haml-i Meryemle mesihin doğuşun kıl
Hicaz Hümayûn Saz Eseri-Üçleme
Hicaz Saz Eseri-Ona söylediklerim
Hisarbûselik Durak-Deldi bağrım bülbül-i bi-çâre
Hisarbûselik Durak-Fer almışken tulû -i Kibiryâ’dan
Hisarbûselik Durak-Mevlâm senin aşıkların
Hisarbûselik-Aşkınla yandır Sultanım Allah
Hüseyni-Baht-ı dün etti beni pek bi karar
Hüseyni-Çeşm-i kâfir dini islam olsa da
Hüseyni Durak-Cümle Âğzadan gelir
Hüseyni Durak-Nefse uyup Râh-ı Hak’dan
Hüseyni Gazel-Şifayı vasl kadrin
Hüseyni-Hem aşkım hem ümidim hem de neş’em
Hüseyni-Her turresinde bin şiken-i
Hüseyni Oyun Havası-Düğün Evinde
Hüseyni Oyun Havası-Kına Gecesi
Hüzzam-Ben mest-i cânân olmuşum
Hüzzam-Benim maksudum âlemde değildir
Hüzzam Durak-Hüdâ’ya keşti-i cürm içre kaldım
Hüzzam İlâhi-İlâhi âleminsin Haktealâ
Hüzzam İlâhi-Murg-i dil pervaz edip
Irak İlâhi-Murg-i dil pervâz edip
Irak İlâhi-Gül müdür bülbül müdür
Isfahan Durak-Tecelliyle dolu âlem
Isfahan Durak-Vech-i yâre dûş olan
Isfahan Durak-Sıdk ile âşık olursan
Karcığar Durak-Ben sanırdım âlem içre
Karcığar-Gül sevdiceğim gül yüzünün gülleri açsın
Karcığar Oyun Havası-Köy düğünü
Karcığar-Pek güzeldir gönül kapar
Karcığar-Sen durup baktın da bir an
Kürdilihicazkâr-Bunca cevrinle gönül ülkesi virane olur
Kürdilihicazkâr Durak-Yâ ilâhi kasırım şükründe ben
Kürdilihicazkâr Gazel-Gerdenü safü beyaz
Kürdilihicazkâr Gazel-Kıldı zülfün tek perişan
Kürdilihicazkâr Gazel-Sabâ ağyârdan penhân
Kürdilihicazkâr Gazel-Seni gördüm hep
Kürdilihicazkâr Gazel-Serv eder
Kürdilihicazkâr Gazel-Su verenler nâz ile
Kürdilihicazkâr-İnce bir bulut gibi siyah ipek peçesi
Kürdilihicazkâr-Ne cansın fitne-i âhir zamansın
Kürdilihicazkâr-Sar kollarını boynuna bir yosma civanın
Kürdilihicazkâr-Sen tek afet geldiğin bilmişti kim
Kürdilihicazkâr-Serâpâ hüsn ü ansın dil-sitânsın
Muhayyer Gazel-Ey kâmeri tâl’at
Muahayyer Gazel-Geçip gitmekte ömrüm
Muhayyer Gazel-Bir söz dedi cânân ki kerâmet
Nihavend Durak-Genci aşk-ı ister isen
Nihavend Durak-Merdi meydanı Hüdâ’nın
Nihavend Durak-Can bu elden göçmeden
Nikriz-Acep niçin bağrın yaslı
Nikriz Durak-Ben dost hevasına düştüm
Nikriz Durak-İşimiz subh-u mesâ
Nikriz Gazel-Sinede evvel ne ne muhrik arzular
Nikriz-Hani aşkın deme maziyi bırak dinleme
Nikriz-İlk görüşte çeşm-i mestinle esir ettin ben
Nişabur Durak-Câm-ı aşkı nûş edüp sermest ü
Nişabur Durak-Sehv ile olduysa günah
Nişaburek-İştiyâkım mümkün değil
Nişaburek-Zevki-sevda duymadın
Rengidil Durak-Gönül hayran olupdur
Rengidil Durak-Ey dertlilerin derdine dermân
Sabâzemzeme-Perişan eyledim gamı dehri
Sabâzemzeme-Nedir derdin senin
Sutaniırak Durak-Olmıyacak senden alâ dost kul
Sultaniırak Durak-A sultanım sen var iken
Sultaniyegâh Durak-İçmeyen lâlin şarabın
Sultaniyegâh-Varımı ben dosta verdim
Sultaniyegâh-Gel hele bir kerecik
Sultaniyegâh-Sen benzedikçe böyle
Sultaniyegâh Oyun Havası-Kırda Oyun
Sûzinak Durak–Ehli derdin derdine dermân iken
Sûzinak Durak-Hakka teslim etmeyen cânû dilin
Sûzinak Durak-Eğer dosttan belli haber sorarsan
Sûzinak Gazel-Kıldı zülfün tek perişan
Şedaraban-Gördüm seni sevdim güzelim
Şedaraban-Gözlerinden hıfz için aşıkları
Şedaraban-Hicranımı peymane-i lâ’linde
Şevkefzâ Durak-Mesti aşkız sabrımız yok
Şevkefzâ Durak-Tıyneti ademde konmasa eğer
Şevkefzâ Durak-Geçelim bu hevâ ile
Şevkefzâ-Mahvetti beni bir saçı zerâfet
Şivenümâ İlâhi-Katre-i aşkı hüdâ
Tâhir-Bir çöl gibi ıssız geceyim
Tâhir-Bir aşk-ı emel-sûz ile giryan oldum
Uşşak-Bir ceylan bakışla vuruldum
Uşşak-Dil lebinden şarabı nab ister
Uşşak Durak-Çünki bildin müminin kalbinde
Uşşak Durak-Derdi aşka düşmeyince
Uşşak Durak-Geçeyim can ile tenden
Uşşak Gazel-Âşiyanı murgi dili
Uşşak İlâhi-Dünyaya gönül verme
Uşşak İlâhi-Ben dost hevasına düştüm
Uşşak-Nur görsün gözlerim aç sineni
Uşşak-Seni gördüm hep üzüntüyle
Uşşak-Yakın gel kaçma ey şûh-i cihan
Yegâh-Dilerim bûse olup kalmağı her an dudağında
Yegâh Durak-Söylemem nazı derunum
Henüz yorum yapılmamış.